SON DAKİKA



Haber > Gündem > Cumhuriyet, hem atalarımızın mirası hem de torunla

Cumhuriyet, hem atalarımızın mirası hem de torunla

30 Ekim 2016 Pazar - 10:45








Eleştirinin, demokratik yol ve yöntemlerle itirazın bile gözaltına alınma ya da tutuklanma nedeni olduğu bu ülkede, "Keşke Yunanlılar kazansaydı da saltanat ve hilafet kalkmasaydı" diyecek kadar tarihine, toplumuna, değerlerine ve yaşadığı topraklara ihanet içinde olan hastalıklı dinci bezirganlara, hala bir dava açılmamış olmaması ne anlama geliyor? Bu meczupların ülkenin en üst makamlarınca saraya davet edilip, küfür ettikleri cumhuriyetin sofrasına çağrılıp saygı görmeleri, hangi şaşırmışlığın, garabetin ya da dalaletin ürünüdür acaba?

TUTSAKLIKTAN ÖZGÜRLÜĞÜ

Mustafa Kemal ve arkadaşları, teslim olmuş ve tarihi misyonunu tamamlamış bir imparatorluk, işgal edilmiş bir ülke; varını yoğunu kaybetmiş, yiyecek ekmeği, içecek suyu kalmamış, neredeyse savaşacak silahı olmayan bir döküntüden, bir ulusal Kurtuluş Savaşı; bağımsız, onurlu, çağdaş bir devlet yarattı. Yaklaşık 600 yıllık bir geleneğin ve kurumsal yapının üzerine böyle bir cumhuriyet kurmak hiç de kolay olmadı. Çünkü cumhuriyet büyük bir sıçrama ve devrimdi. Ciddi hazım sorunları yaşanması elbette doğal. ÖNCE MECLİS, SONRA CUMHURİYET Mustafa Kemal daha ilk andan itibaren halka dayanmayı ve demokratik bir hareketi başlatmayı düşündü. Erzurum, Sivas kongreleri ve nihayet meclis. Kurtuluşu meclis yönetti. Yani cumhuriyet, Kurtuluş Savaşı ile fiilen kurulmuştu. Cumhuriyet devrimleri çok büyük dönüşüm ve değişim getirdi. Bazılar ana başlıklarla şöyle:

KUL YA DA TEBADAN ÖZGÜR YURTTAŞA

Padişahın tebası, kulu yerine, hak ve sorumlulukları olan, hak ve sorumlulukları anayasa ve yasal güvence altına alınan özgür birey, yurttaş geldi. Her şeyin hakimi ve sahibi, babadan oğula geçen padişah yerine, halkın seçtiği bir meclis, meclisin seçtiği bir cumhurbaşkanı ve hükümet geldi. Belirli bir etnik grubun üstünlüğüne değil, her alt kimliğin kendisini Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı saydığı ulusal bir kimlik ve ulus devlet geldi. Her şeyin padişahın olduğu yapıdan ya da kullanım hakkına dayalı tımar sisteminden, kişisel mülkiyete geldi. Egemenlik bir kişi ya da zümreye değil, millete ait anlayışı geldi.


ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE LAİKLİK

Dine dayalı hurafelerle dolu eğitim yerine, çağdaş bilime dayalı ve herkese fırsat eşitliği sunan bir eğitim geldi. Dogmalara dayalı, ilkellikten, bilimin, eğitimin, sanat ve kültürün, gelişimin, değişimin egemen olduğu aydınlığa geçiş geldi. Din, mezhep gibi inanç sistemlerinin devlet işlerinden ve kamusal yaşamdan uzaklaştırılması; görüşü, inancı, etnik yapısı ne olursa olsun herkesin anayasal hak ve özgürlüklere sahip olması, herkesin kamusal hizmetlerden eşit biçimde yararlanması anlayışı geldi. Birey bile sayılmayan kadının, insan yerine koyulması, seçme ve seçilme hakkına sahip olması geldi. Ülkede ortak değerler üzerinden yükselen kardeşlik, dışarıda komşular ve yakın coğrafya politikası ile barış anlayışı geldi. Hiçlikten bir ülke yaratan, ortalama yüzde 8.5’la büyüyen bir ekonomik seferberlik geldi.

EZİLENLERİN UMUDU

20. yüzyılın başında iki büyük devrim oldu. Birincisi, kapitalizme karşı emekçilerin zaferi ile yeni bir dünya sunan Rusya’daki Bolşevik devrimi; ikincisi bütün dünyanın ezilen halklarına karşı emperyalizmi yenerek ilham veren Mustafa Kemal’in Anadolu devrimi. Eşitlik ve özgürlük mücadelesi sürüyor ama birinci devrimin kurduğu siyasal yapı dağıldı. İkincisi hala ayakta. İçeride ve dışarıda bu bağımsızlıkçı, anti emperyalist, çağdaş, cumhuriyetçi bu yapıya karşı bir yanda cumhuriyetin tarihi düşmanları, bir yanda emperyalist güçler yeni yeni senaryolarını yaşama geçiriyor. İÇİ BOŞALTILDI Atatürk sonrası cumhuriyet adına hareket edenler, giderek o devrimci ruhu kaybetti. Bu nedenle cumhuriyet devrimi tamamlanamadı. Halka, ülkeye, kendi değerlerine güvenmek yerine dünyanın güçlü devletlerine yaklaşarak, mandacılığı seçti. Cumhuriyetin içini boşaltıp kendi saraylarında saltanatlarını kuranlar, halk iradesini kendi iktidarlarının, zenginliklerinin mezesi yapanlar, bazen askeri darbeler, bazen sivil hükümetlerle yozlaşmayı her alana yaydı. KİM DİKTATÖR? Bugünden bakarak bu cumhuriyeti kuranları diktatör ilan etmek, o insanlara anti demokrat demek, tarihi çarpıtıp yalanlarla o büyük insanları suçlamak ne büyük insafsızlık. Cumhuriyetin kuruluşuna karşı çıkıp, insanların teba ve padişahın kulları sayıldığı bir düzeni savunarak, bu ülkeyi kuran insanlara baskıcı ve otoriter demek ne büyük vicdansızlık, ikiyüzlülük, iftira, yalan, hatta ne büyük ahlaksızlık, vefasızlık.

DALALET VE İHANET


Cumhuriyeti kuranlar, bağımsız, halk iradesine dayalı, yenilikçi, devrimci, bütünleştirici anlamda ulusalcı, çağdaş, özgür, başı dik bir ülke amaçladılar. Atatürk sonrası tek parti iktidarları ve çok partili dönemde cumhuriyetin mirasçıları olduğunu söyleyen siyasi hareketlerle, kısa aralar dışında 65 yıldır memleketi yöneten dışa bağımlı, küresel güçlere hizmet eden, halkın kutsal duygularını siyasetin malzemesi yapan vahşi liberal işbirlikçi iktidarlar, bu büyük devrim ve mirası daha ileri noktaya taşıyamadı. Kanla kurulan bu yapının üzerinde oturarak ona karşı ihanete-karşı devrime sessiz

ÜLKE NEREYE GÖTÜRÜLÜYOR

Bugün ülkenin götürüldüğü yer, dinsel-mezhepsel-etnik temelde ayrışmış, ayrılıkçı ve dinci terörün pik yaptığı, savaşçı ve fetihçi politikaların öne çıktığı, muhalif güçlere karşı her türlü baskının kullanıldığı, bazı cemaatlerin darbeye kalkışıp bazılarının devlet katında en büyük itibarı gördüğü, ülke kaynaklarını belirli bir kesime peşkeş çeken anlayışın daha da çarpıklaştığı, dünyanın egemen güçlerine hizmet eden, vesayetçi yeni orta çağ anlayışıdır. TÜRKİYE

BUNLARI AŞABİLİR

Türkiye, yanlışları aşarak, kendine dayatılan sahte cumhuriyeti ve otoriter seçenekleri reddederek, cumhuriyeti kuran anlayıştan güç ve alıp yenilenerek, demokrasi ve hukuk devletini güçlendirerek, gerçek anlamda bir halk iktidarını kuracak birikime sahiptir. Bugünün en büyük görevi, bağımsız, özgürlükçü, eşitlikçi, hukuku esas alan, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni, parlamenter sistemi güçlendirerek yeniden kurmak ve korumaktır.




Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap