Yaşadığımız çevremizin, yöremiz ve bölgemizin, milletimiz ve ülkemizin ve de tüm insanlığın hayrına hiçbir çıkar düşünmeden inancı, bilgiyi, düşünceyi, doğruyu ve gerçeği söyleyebilmek bizi gerçek özgürlüğe ulaştırır. Bu durumu hayata geçirebilmek için insan önce kendini bilme özgürlüğüne kavuşmuş olması gerekir. Yani kişi kendini bilmiyorsa; Yunus Emre’nin dediği gibi, “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır...” İlim tahsil etmek yani okumak, okullar bitirmek...Yaşadığı toplumun özel ve genel niteliklerini öğrenen ve daha geniş anlamda komşu ve Dünya milletlerinin yaşayışını, düşünüşünü, izleyebilen insan, özgürlüğün eşiğine adım atmış demektir. Maddi ve manevi yaşantımızın gerçeklerini araştırma ve inceleme yoluyla öğrenme özgürlüğüne sahip olmalıyız. “İlim kendin bilmektir...” diyoruz ama, bu gerçeğe ne kadar yakınız? Yaşadığımız olaylara baktığımızda; gerçekleri gördüğü, bildiği halde çarpıtmak; doğruyu gördüğü halde kamufle etmeye, gizlemeye, ters yüz etmeye çalışmak, millete ve ülkeye zarar vermekten başka bir anlam taşımaz...

15 Temmuz darbe girişiminin arka planındakiler ne kadar kendilerini gizlemeye çabalasalar, ne kadar kamaya çalışsalar da, eninde sonunda adalet önünde hesap vereceklerdir. Düşündükçe, gerçekten insanın hayreti bir kat daha artıyor. General kaçar mı? Hakimsavcı kaçar mı? Bilim adamı, akademisyen kaçar mı? Niye kaçıyorlar? Kaçmalarının sebebi belli... Zira bunlar, “Cami duvarını kirlettiler”. Öte yanda, darbe girişimini zoraki kınayanlar, durum vaziyetine göre rötarlı kınama mesajları yayınlayanlar... Asil milletimiz bu darbe girişimini bastırınca, sayfalarında ilanlar yayınlayanlar. Arka planda sesli söyleyemediği ama kafasının arkasında “Ah, darbe dışarıya sızmasaydı, sabaha karşı düğmeye basılsaydı, Erdoğan yakalansaydı, darbe girişimi başarılı olsaydı” düşüncesi olanlar...

Düşünmek bile istemiyoruz ama... Darbe aşıklarının olduğu gerçeğini görmek için kahin olmaya gerek yok herhalde... Açık ve seçik olarak görülüyor ki; bazı kesimler 15 Temmuz’u grileştirmek (hafifletmek, sulandırmak) ve ‘mağduriyet’ sözcüğü üzerinden toplumu ayrıştırmak, en ağırı ise dış güçlerin yani ecnebilerin ekmeğine yağ sürecek bir misyon üstlenmiş durumuna düşmek... Lütfen dikkat buyurunuz... İktidara giden yol, böyle bir yol mu? İktidara gelmek için böyle kirli yollar mı seçilmeli?