Rize’de Cumhuriyet Meydanı’nın yeniden düzenlenmesi, Atatürk heykeli yerine çay bardağı figürünün konulması (meydana yeni bir tarih yazılması) projesi, Atatürk heykelinin Valilik meydanına taşınmasıyla nihayetlendi...

Konuya, sadece meydan düzenlenmesi olarak bakmak yanlış olur. Gündeme düştüğü andan itibaren toplumu ayrıştıran, Rize halkının aidiyet duygusunu ve milli değerlere olan sorumluluğunu tartışmaya açan konu, aynı zamanda, Karadeniz üzerinde hesapları olanların da eline koz vermiştir.

Ülke değerlerimiz, milli birlik ve beraberliğimizin temelini oluşturur. Ki, milli birliğimiz için değerlerimizi var etmek konusunda, millet olarak hepimiz aynı sorumluluğa sahibiz… Yöneticilerin ve siyasilerin ise, birliğimiz adına, değerlerimizi öne çıkarmak ve çoğaltmak gibi sorumluluktan öte, çok önemli görevleri vardır...

İnsanların birbirileriyle diyalog kurmalarının yanında, devletler bile başka devletlerle ilişkilerini, “değerleri ve milli hassasiyetleri” üzerinden düzenlerler. Bilirler ki, bizim için vatan sadece bir toprak parçası değildir. Bilirler ki, bizim için bayrak sadece bağımsızlığın sembolü değildir. Bilirler ki, şairlerimiz sadece dilimiz değildir. Bilirler ki bizim için kahramanlarımız sadece önder değildir.. Değerlerimiz kimliğimizdir, sevdalarımızdır, namusumuzdur, onur ve gururumuzdur. Yolumuza pusula, mücadelemize güç, umudumuza ışıktır.

Tayyip Erdoğan, AKP’nin 3. Olağan Kongresi’nde (2009) (bir eksikle de olsa) değerlerimiz üzerine yaptığı konuşmada şöyle buyurmuştu: “ Bu ülkenin tarihinden, Ahmet Yesevi’yi, Hacı Bektaş-ı Veli’yi, Pir Sultan’ı, Hacı Bayram Veli’yi çıkartmaya kalkarsanız, onları görmezden gelirseniz, onları yok sayarsanız bu ülke öksüz, yetim, köksüz kalır. Yunus Emre’siz bir Türkiye dilsiz kalır. Mevlana’sız bir Türkiye ruhsuz kalır... ” Eksiğini tamamlarsak eğer, ATA/TÜRK’SÜZ BİR TÜRKİYE, GÜÇSÜZ ve yarınsız KALIR. Birileri Türkiye’nin ortak değerlerinden bahsederken ATAMIZI görmezden gelse de, önderliğini ve fikirlerini benimsemeyip, izlerini silmeye gayret etse de nafile...

Türkiye’nin “kuruluş ve kurtuluş” gerçeği Atatürk’ümüzü, kitaplardan silme, meydanlardan kaldırılma hevesi içinde olanlar her seferinde, Türk milletinin “sahip çıkışı ve Cumhuriyet direnci” ile karşılaşacaktır. ZATEN aksi bir durum, “Türk’ün tarihini ve var oluş mücadelesini” yani kendini inkâr olur! Gazi Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarında ifade ettiği ünlü nutkunda: “ Türk milleti, millî birlik ve beraberlikle bütün güçlükleri yenmesini bilmiştir ” demiştir. Atatürk’ün altını çizmeye çalıştığı gerçek, “milli kültür” ve değerlerimiz bir devleti ayakta tutan unsurların en önemlisidir.

Öyle ki, ülkem insanı, değerlerini karakterinin bir parçası haline getirmeyi bilmiştir. Bu karakter yapısında, “vefa, inanç, ahlak, milliyetseverlik, inanç, azim ve TÜRKLÜK bilinci ortaya çıkar. Atatürk’ün bu coğrafya üzerinde milletine kazandırdığı bu bilinç, “bağımsızlık ve millî şuur” aynı zamanda, Türk milletinin geleceğinin de teminatıdır...

İMDİ, Türk’ün bu bilinciyle oynamaya çalışanlar bilsinler ki, karanlık gayeleri için “Türk milletinden” hiçbir zaman destek görmeyeceklerdir....Aksine her seferinde, TÜRK MİLLETİNDE mevcut olan Atatürk’e sahip çıkış ve inanmışlık, daha da yükselerek devam edecektir.