Gündem yine değişti. Gece yarısı 103 emekli amiralin
yayımladığı bildiri ortalığı karıştırdı. Açıklamalar peş peşe gelmeye başladı.
Demokrasi adına gece yarısı ayar vermeyi hedefleyen bu bildiriyi onaylamak
mümkün değil. İçeriği, zamanlaması gözdağı verir biçimde olan bildirinin
ülkemizi ve demokrasiyi zaafa uğratmasına da izin vermemek gerektiğini
belirtmek isterim.
Gelinen süreçte günlerdir amiral Mehmet Sarı’nın tarikat
evinde üniformasının üzerine cübbe giymesi tartışılıyor. Bu konuda gerekli
soruşturmanın başlatıldığını hepimiz biliyoruz. Sarı’nın göz bebeğimiz Deniz
Kuvvetleri mensubu olması millet olarak hepimizi derinden üzmüştür.
Sarı’nın fotoğrafı acılarını hala yüreğimizde yaşadığımız,
kalleşlerin yeltendiği 15 Temmuz kalkışmasının yeniden hatırlanmasına neden
olmuş, acaba bu hainlerin boşalttığı yerleri başka tarikat ve cemaatler mi
dolduruyor sorusunu akıllara getirmişti. Bu endişelerin ortadan kalkması adına
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Atatürk ilke ve inkılaplarından uzaklaşmadığı
doğrultusunda açılan soruşturma ile gerekenin yapılacağına inanıyorum.
Sarı’nın yarattığı üzüntü sürerken TBMM Başkanı Mustafa
Şentop’un, Montrö Antlaşması ile ilgili dile getirip sonra detaylandırdığı
sözleri provoke edilip tartışılırken, emekli amirallerin gece yarısı
yayımladığı adeta muhtıra gibi olan bildiri ortalığı toz duman etti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı emekli amirallerin bu
bildirisi üzerine soruşturma başlattı. Emekli amirallerin yayımladığı bildiri
mi yoksa ültimatom mu? Bu nedenle, açılan soruşturma şeffaf bir biçimde
milletle paylaşılarak bildirinin arkasındaki isimlerin hangi amaçla böyle bir
yola başvurduklarının net biçimde ortaya çıkarılması kaçınılmaz olmuştur.
Yasama, yürütme ve yargının bir ve bütün olarak hareket etmesi gerekir. Türkiye
Cumhuriyeti demokrasinin beşiği olan hukuk devletidir, demokrasinin zarar
göreceği adımlardan herkesin kaçınması gerekir. Bu yolda saman altından ya da
üstünden kim yol alıyorsa onlara karşı emekli amirallerin bildirilerine
gösterdiğimiz tepkiyi koymaktan ve soruşturmaların açılmasından kaçınmamak
gerek.
Türkiye Cumhuriyeti’nde bu saatten sonra darbe falan filan
olmaz bilesiniz. Bu tür eylem ve düşünce içerisinde olmaya çalışanlar bilmeliler
ki 15 Temmuz’da olduğu gibi milletin okkalı şamarını yerler. Ülkemizin ve
milletimizin dinamiklerini de sağından solundan, altından üstünden
tırtıklamamak gerekir. Andımızın yasaklanması, Atatürk’ün Devlet Nişanı’ndan,
statlardan, okul kitaplarından tek tek kaldırılması, askeri okullar için
irticai suçları kaldırma, askeri kurslarda Atatürk’ün adını ve ilkelerini
çıkarma hamlelerinden de vazgeçmek gerekir.
Yeni Anayasa çalışmalarında Atatürk’ün çıkarılacağı,
Türkiyelilik gibi bir ifadenin kullanılacağı düşüncelerinin doğmasına neden
olduğunu unutmamak gerek. Türkiye’nin ve Türk milletinin dinamikleri ile
oynanmaması gerektiğini hep dile getirdim. Millet olarak sahip olduğumuz
Türkiye Cumhuriyeti devletini bizlere emanet eden Atatürk ve silah arkadaşlarını,
bayrağımızı, devletimizi, vatanımızı, milletimizi ve sahip olduğumuz dinimizi
tartıştıracak, cumhuriyetimize gölge düşürecek yola sapmamak gerek.