1. Mustafa III. Selim’i sarayda vücudunu kılıçla, parça parça doğrayıp öldürdükten sonra, tahtta uzun süre kalamadı. Onun yerine geçen II. Mahmut Osmanlı geleneğini sürdürdü. Tahta geçer geçmez IV. Mustafa’yı öldürmekle siftah etti.

Sonra IV. Mustafa’nın annesini zehirletti. Bursa’da sürgünde ölen III. Mustafa’nın karısını ve çocuklarını İstanbul’a getirterek boğdurdu. Cinayetler sürüp gitti. Bu cinayetler zincirine Yedikule zindanlarında yeniçeriler tarafından ırzına geçildikten sonra işkenceyle öldürülen Genç Osman’ı, zehirlenerek öldürülen Sultan II. Ahmet’i ve yüzlerce veziri ekleyebiliriz. Abdülaziz Han’ın, bileklerinin kesilerek öldürülmesi, II.Abdülhamit’in bir darbeyle baştan indirilmesi, 1913 Bab’ı Ali baskını ile İttihatçıların iktidarı ele geçirip, Harbiye Nazırı Nazım Paşa’yı katletmeleri, hep iktidar için yapılan ve yapanların her zaman haklı ilan edildiği talihsiz olaylardır!

Sadece bu kadar da değil elbet; kendi evlatlarını öldüren hanım sultanlar, kocalarını zehirleyen saray kadınları, entrikalar, kan ve gözyaşları! İlginçtir, geçenlerde Osmanlı hanedanından II.Abdülhamit’in torunu olduğu söylenen bir hanımefendi, İstanbul’da verdiği bir konferansta; “Yetti artık, bu parlamenter sisteme yetti, Menderes bu sistemle öldürüldü, Özal bu sistemle zehirlendi, 1980'de, sağdan ve soldan bir sürü insan bu sistemden dolayı asıldı” demez mi!

Bu hanımefendiye hatırlatmak isteriz ki; kendisini bu vatanın 80 milyon insanından üstün görebilir, padişahlık sisteminin kendisine sağlayacağı şatafatlı hayatı özleyebilir, ancak bunu hayal etmeden önce; yukarıda sıralanan katliamların da acaba “parlamenter sistemden” dolayı mı yapılmış olduğu sorusunun cevabını vermesi gerekir! Ne diyelim; insanda biraz tarih şuuru olması gerekir! Bu iktidar mücadeleleri bizlere hep şöyle okutuldu: İlah’ı Kelimetullah için, Nizam’ı Âlem Ülküsü! Bir tarih ancak bu kadar tahrif edilebilirmiş! Böyle olsaydı, her türlü şirretliğin sembolü olan Bizans Anadolu topraklarında bin yıl yaşarken; “Edile’i Şeriye” hükümlerine göre yönetildiği iddia edilen Osmanlı İmparatorluğu 623 yılda yıkılıp gider miydi?

Yetmedi; 1960 Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyması, 1971, Silahlı Kuvvetlerin muhtırası, 1980, Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyması, 1997, Silahlı Kuvvetlerin yönetime muhtırası, 2007, Silahlı Kuvvetlerin yönetime E-Muhtırası ve nihayet 15 Temmuz 2016 FETO’cuların hain silahlı ayaklanması!

Türkler asırlarca güçlü devletler kurmuşlar ancak bu devletleri uzun yıllar yaşatmak için kendileriyle barışık yaşamayı başaramadıkları ve iktidarlarını kendi yakınları arasında paylaşmayı beceremedikleri için tarihte 16 imparatorluk, 124 devlet kurup yıkmışlardır! Genlerinde olan yönetmek ihtirası iktidar gücünü kimseyle paylaşmak istememelerine sebep olmuş ve cinayetler, katliamlar, hapsetmeler, hep bu gerekçeyle yapılmıştır!

Cumhuriyet döneminde de; devleti daha iyi yönetmek iddiasıyla yapılan birçok darbe teşebbüsü, yıktıklarını iddia ettikleri sistemden daha ileri bir sistem getiremediği için, bir başka kalkışım ile ortadan kaldırılmış ve süreç böyle devam edip gitmiştir! Olan her zaman bu mazlum ve mahzun millete olmuştur! İnsan şunu söylemeden edemiyor: Her şeye rağmen; iktidar için gidenlerin, iktidarda kalanlardan daha rahat oldukları kesin!