SON DAKİKA



Haber > Gündem > Adımı kullanıyorlar

Adımı kullanıyorlar

13 Kasım 2013 Çarşamba - 09:17




Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar Karadeniz Gazetesi'ne konuşarak dobra dobra açıklamalar yaptı.





Bakan Bayraktar, Trabzon’da yerel gazeteleri satın aldığı ya da aldırdığı iddialarına dobra dobra yanıt verdi. Trabzonlu Bakan medya dedikodularından siyasete, Trabzon’daki lobilerden Başbakan Erdoğan’ın tarzına kadar her şeyi Karadeniz Gazetesi’ne anlattı… ÖYLE az buz değil… Çok uzun zamandır Trabzon’da ve çevre illerde konuşulur durur… “Trabzon’daki yerel medya, Karadeniz Gazetesi’nin karşısında tekelleşiyor” denir… Yazılır, çizilir… Özellikle de gazetecilerin bir araya geldiği mekanlarda, manşet konudur bu… “Trabzon’da yerel medya bir kişinin elinde toplanıyor!..!” Kimdir o “Bir kişi”?.. Aslında bir isim vardır ortalıkta… Hatta o ismin bu işleri organize ettiği başka isimler de yazılır alt alta… Ama her nedense(!) dedikodunun en kıvamlı yerine şu cümle eklenir: “Aslında hepsi hikaye… Bu gazeteleri Bakan aldırıyor… hani var ya şu Çevre ve Şehircilik Bakanı… O işte!..” Buraya kadar hep “Diyorlar… Derler” dedik ama… Bunu biz de demedik mi?.. Dedik!.. Hatta; Bunca konuşulanların ardından günün birinde ben´√deniz bir yazı kaleme aldım kendi köşemde… Olanı biteni… konuşulanı konuşulmayanı tek tek anlattım… “Dedikodu böyle… Biz başkalarının yalancısıyız” dedim… Yazının dibine de aynen şu cümleyi ekledim: “İktidardaki bir partinin “Bakan” sıfatı taşıyan önemli bir ismi… Tam da yerel seçimler yaklaşırken… Bir “Yerel medyaya” bu kadar yatırımı neden yapar?.. Bir şeyleri “YAZDIRMAK” için mi?.. Bazı şeyleri “YAZDIRMAMAK” için mi?.. Bu sorunun NET YANITI sizde sayın Bakan… Alabilir miyim?..” Peki ne oldu sonra biliyor musunuz?.. O Bakan… Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar aradı!.. Aradı ve “O yanıtı alabilirsin” dedi!.. Sonra programının yoğunluğundan ve bir süre sonra mutlaka bir araya gelip konuşacağımızdan söz etti… Sayın Bakan “Söz verdi”!.. Sonra da; Her Karadenizli’ye, her Oflu’ya yakışanı yaptı… Sözünü tuttu… Bizi yanına oturttu… Ne var ne yok anlattı… İstanbul’daki bir otelin denize bakan penceresinin kıyısına oturup, bünyesine kibir ve büyüklenmeyi bulaştırmamış Bakan Erdoğan Bayraktar’ın samimi, sıcak ve en önemlisi “Dobra” muhabbeti ile baş başaydık işte… Bakan’ın tarzı müthiş!.. “Bayıldım” desem yeridir!.. Hani, sohbet boyunca biz ona soru soracağız ya… Sayın Bakan soru sayısında geriye düşmemek için kafadan “Farklı skorla öne geçti” bir kere!.. Nerelisin?.. Kaç kardeşsiniz?.. Kardeşin ne iş yapar?.. Evlilik?.. Çocuk var mı?.. Kaç tane?.. Art arda gelen soruların hemen hemen tamamının altından kalktım!.. Yanıtlarımın hepsi kabul gördü… Birisi hariç!.. “Çocuk kaç tane” sorusuna “1 Oğlum var” dedim.. “Az olmuş” dedi… “Bakan’ın bana sorduklarından bir fazlasını sormalıydım, röportaj bitene kadar!..” Ama ne çare!.. İnanabiliyor musunuz?.. Yine Sayın Bakan sordu: “Kaç satıyor sizin gazete?..” Hah işte… Tamamdır… Bu soruya can kurban… Güldüm… “Sizinkilerden çok Sayın Bakanım” dedim… Bu kez o güldü… “Yahu Yok benim gazetem…” Dedim ki; “Sayın Bakanım… Geldik işte malum konuya… Tamam, kabul.. Öyle diyorsanız öyledir… Sizin Trabzon’da gazeteniz filan yok da… Bu gürültü nedir o zaman?.. Cevap, en “Samimi” türden geldi: “Birileri adımı kullana kullana bir halt etti… Şimdi geri de dönemiyorlar… Sözlerini de yiyemiyorlar… O gazetelerin adı da ‘Bakanın gazeteleri’ kaldı… Bütün olan biten budur…” Böyle olunca, Bakan Bey cümleleri böyle kurunca konunun üstü biraz kapalı kaldı… Açalım istedik… Üstüne üstüne gittik: “Sayın Bakanım… Birileri bir halt etmiş diyorsunuz da, bu haltın maliyetinin 2-2,5 milyon lira olduğu söyleniyor” Gülümsedi yine Bakan Erdoğan Bayraktar… “Yok” dedi… “Maliyet belki o rakamları bulurdu ama, araya benim adımı koya koya rakamı da indirmişler… Ama yine de altından kalkmak zor… Şimdi hissediyorum. Yanıma yaklaşabilseler diyecekler durum böyle böyle, ne yapacağımızı bilemiyoruz filan ama. Buna cesaretleri de yok yüzleri de…” Yine sordum: “Yani bilginiz var durumlarla ilgili ama, sanırım dahliniz yok, öyle mi?..” Cevap bu kez biraz yüksek tondan geldi: “Tabii öyle yahu!.. Yani, hadi yatırım yapmak istedik diyelim… Getirisi kısıtlı, satışı belli, tirajı ortada bu tip kuruluşlara bu kadar para yatırılır mı hiç?.. Ben böyle bir işe neden gireyim?.. Ne yapacağım ki ben o gazeteleri?.. Ne için lazım yani?.. Seçimde mi kullanacağım?.. Propaganda aracı mı yapacağım?.. Neden gireyim ben bu işlere! Benim yakınımdaki bazı insanlardan yüz bulunmuş, belli… Onlara da gerekli şeyleri söyledik zaten… Onların hareket alanlarını da gerektiği kadar kısıtladık… Bu durumlar, enteresan durumlar… Birisi bir yere gidip ‘Ben Bakan’ın arkadaşıyım, dostuyum’ diyor… Bakan’a yakın birisi kafasını sallıyor, tasdik ediyor… Hop, adamın yaptığı iş Bakan’ın üstüne kalıyor… Başımızdan aşkın onca işin arasında bir de bunlarla uğraşıyoruz…” “Bu işler o kadar canımı sıkıyor, bu dedikodular beni o kadar üzüyor ki… Ne insani yapım, ne inançlarım insanın emeğiyle, ekmeğiyle oynamaya müsaade etmez ama… Hani, mecazi anlamda söylüyorum… bazen insan içinden ‘Şu gazeteler batsa da ben de töhmet altında kalmaktan kurtulsam’ diyorum yani… Bilesin!..” Yok… Olmazdı artık… Biraz da Trabzon’u, Karadeniz’i, siyaseti konuşalım istedik… O konuda da dertliydi Bakan… “Bir makama geldik, memleketimize hayrımız olsun istedik… Gecemizi gündüzümüze katıp çalışırken, Trabzonlu’yu, Rizeli’yi, Giresunlu’yu, cümle Karadenizli’yi hem iyi temsil edelim, hem de bizi seçip oralara gönderenlere hizmetin iyisini verelim dedik… Ama galiba bizim hemşehriler bizim kadar elini taşın altına sokmuyorlar…” Anladık ki, Sayın Bakan bu işlerden de az dertli… Gittik biraz üstüne… “Trabzon’da lobiler oluşmuş şimdilerde… İşte, Gümüşhane lobisi var… Yok, sosyal demokratların oluşturduğu lobiler var… Kimileri paranın peşinde… Kimileri fantezi!.. Aslında bu çok seslilik, biraz verimli hale getirilse, bundan bile şehir kazanır, bölge kazanır ama… O da yok… Sadece kuru lâf… Bir şeyler yapılsın diye hamle ediyoruz, seyrediyorlar… ‘Haydi bir gayret’ diyoruz, kımıldayan yok… Ama yılmıyoruz, pes etmiyoruz… Kimseye gönül koymuyoruz, kızmıyoruz… Oralara hizmet için çalışmaya çabalamaya devam ediyoruz…” “Bizim tabiatımızda kavga-gürültü yok ki zaten… Bak, Sayın Başbakan memlekette hangi mevzuları hangi noktalardan hangi mecralara getirdi. Bunun hangisini kavgayla, gürültüyle yaptı ki?.. Adalet mekanizmasıyla mı hırlaştı?.. Askerle kavga mı etti?.. Ama hepsi bugün vatandaşın istediği kıvama, sağ duyuya, çağın gerektirdiği noktaya geldi. Gelmeye de devam ediyor… Bizim davamız da aynı sistemle Trabzon’a, Karadeniz’e o gelişimi, o faydayı, o kazancı sağlayabilmek… Başaracağız inşallah!..” O kadar candan ve içten anlattı ki bunları Sayın Bakan… Dinledik dinledik… Onunla aynı tonda “İnşaallah” dedik… Başka da bir şey diyemedik!.. İstanbul Boğazı’nın kıyısında, kendi adıma son derece keyifli, verimli ve bitmesini istemediğim bir gündü… Yüzde yüz samimi… Bir o kadar dobra… Kibirsiz… Egosuz… Ama kendinden son derece emin… Attığı adımların hesabını iyi bilen… Hesapsızlıktan da haberdar ve bilgili bir Bakan’la… Türkiye’nin çehresini değiştirmek için çabalayan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’la geçen sürenin sonunda, o koltuktan “Kazanarak kalkan” ben oldum… Biz “Eski” gazeteciler, bu tür röportajları bir nevi “Düello” sayarız!.. Sohbete başlar, bitiririz… Sonunda da biri kazanır!.. Ya o, ya biz!.. Bu kez Sayın Bakan kaybetmedi… Ama ben kazandım!.. Bir Bakan’la, tevazu ve samimiyetle sohbet edilebilen yaklaşık iki saat… Kazanç değil de nedir ki bu!..
Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap