SON DAKİKA



Haber > Ekonomi > Atilla Yeşilada'dan tarihi dolar tahmini: Enflasyonun patlayacağı..

Atilla Yeşilada'dan tarihi dolar tahmini: Enflasyonun patlayacağı..

02 Aralık 2021 Perşembe - 17:52




Ekonomist Atilla Yeşilada kaleme aldığı yazısında 2022 senesinde Dolar ve Euro'nun düşüş yaşayacağı tespitinde bulundu.





Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın istifası ve yerine Nureddin Nebati'nin geçmesinin ardından dolar kurunun durumu merak konusu olmuştu. Geçtiğimiz gün  Merkez Bankası dolar kuruna müdahale etmiş ve 12 liranın altına kadar çekilmesini sağlamıştı. Ancak devam eden süreçte dolar/TL 13,30-13,50 bandında geçmişti. Ekonomist Atilla Yeşilada Para Analiz'de ele aldığı yazısında 2022 senesine ilişkin dolar yatırımcısına uyarılarda bulundu.  "Fed 2022 yılı içinde en az 2 kez 25 baz puan faiz artırımı yapacak." diyen Ekonomist Atilla Yeşilada, "Bu durumda Euro/dolar düşer, diğer koşullar sabit kalmak şartıyla da Dolar Endeksi 102-105 aralığına yükselebilir." tespitinde bulundu.

"ÇÜNKÜ ARTIK BU SOLAN BAHÇEDE BÜLBÜLLERE YER YOK"

Öte yandan yazısında Türkiye'deki ekonomik duruma da değinen Ekonomist Atilla Yeşilada, "Pek, ya Türkiye derseniz?   Demeyin, çünkü artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok. Ama, nezaketen bir iki cümle ekleyeyim:  Enflasyonun patlayacağını bile bile, zorla ihracatçılara döviz kredisi veren bankalar kredi maliyetleri yükselirse döviz borçlarını yeniler mi?" sorusunu yöneltti. 

İşte, Ekonomist Atilla Yeşilada'nın dikkat çeken o yazısı:

"Fed ve AMB’nın uzun süredir sıkı sıkıya sarıldığı “enflasyon geçici, kasmayın” söylemi, Salı gecesi Jay Powell’in Senato’da yaptığı sunumdan sonra tarihin tozlu raflarına kalktı. Eğer Omicron tüm dünyayı evine kapatıp, ülkeden-ülkeye mal ve insan trafiğini engellemezse, Fed 2022 yılı içinde en az 2 kez 25 baz puan faiz artırımı yapacak. Bu durumda Euro/dolar düşer, diğer koşullar sabit kalmak şartıyla da Dolar Endeksi 102-105 aralığına yükselebilir. Bu gelişmelerin 3Ç2021 itibarıyla $296 trilyona şişen dünya borçları üstünde yaratacağı olumsuz etkiyi tartışmak lazım.


Bu konu Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Biz dış borç yeniden finansmanı GSYH’ye oranı en yüksek ülkelerden biriyiz. Ek olarak, özel sektör de burnuna kadar borçlu.  Fed’in para politikasını sıkılaştırması, kredi akımlarını ne ölçüde etkiler?

Dünya ekonomisini az-çok takip edenler, “Yahu, ortada baba gibi Omicron var, daha etkisinin boyutları belli değil. Kışın tüm  dünya evine kapanırsa, Fed yine geri adım atmak zorunda kalmaz mı?” diyecekler. Bu görüş kıraathane sohbetinden bir replik de değil. Dünyaca tanınmış uzmanlar da (Mesela Rubini) küresel borç yükünün Fed’in faizleri fazla artırmasına izin vermeyeceği öne sürer. Teorik çalışma yapan ekonomistler (başkan Erdoğan hariç)  daha da ileri giderek, dünya borçlarının çevrilebilmesi için çok uzun süre reflasyon ortamında kalınılması gerektiğini iddia eder. Yani, dünya ekonomisi hem hızlı büyümeli (Hazineler borcu ödeyecek vergi, şirketler nakit akımı edinsin), hem de yüksek enflasyon  üretmeli ki (nominal faizi sabit borçların reel değerini düşer), bu devri daim çarkı dönsün.  Naçizane ekleyeyim, reel faizlerin de çok uzun süre sıfır veya çok düşük artı düzeyde seyretmesi de borcun yeniden çevrilebilmesi için gerekli.

Tüm bunlara katılırım  da,  düşüncem, Fed’i korkutanın manşet enflasyonun enflasyon beklentilerine sızma hızı derim. Yani, artık çalışanlar daha yüksek ücret istiyor. Konut ve borsa balonları şişti. Tüketici güven anketlerinde hane halkının 1-3 yıl vadede enflasyonun düşmesini beklemedikleri ortaya çıkıyor.  Fed enflasyon beklentileri hedefin üstünde kemikleşirse, çekirdek enflasyonu düşürmenin Erdoğan’ı iktidardan indirmek kadar zor olduğunu biliyor elbette. Bu yüzden onu gözleyen üç beladan kendi modellerine göre en az öldürücü olanı seçmiş olacak.

Dünya borç istatistikleriyle sizi yormak istemiyorum. Borçlar, ekonomik büyüme ve iflas-temerrüt döngüleri arasında empirik  gözlemleri sıralamakla yetineceğim. Henüz GSYH’ya oran olarak tanımı pek de yapılmamış “yüksek borçluluk” (Bakınız:  Miller Modigliani kuramı) bir noktada hep mali balon ve ardından kriz ve Hazine’lerin dış borç morataryumuna gitmesi sonucunu doğuruyor (Bakınız: Carmen Reinhgart ve Kenneth Rogoff, “Fuck you, Miller-Modigliani, 2011”. Yüksek borçlanma ve bütçe açığı dönemleri sonunda hep yıllar süren ekonomik durgunluğa  neden oluyor. “Neden?” diye sorarsanız iki  cevabı var. İlkin, kreditörler borç metrikleri ortalamaların çok üstüne fırlayan ülkelere borç vermekte nazlanıyor. Yani yüksek borçluluğun olumsuz geri-bildirimi var. İkincisi, borç tarihte hiç bir zaman ihracat ve verimlilik  artırıcı alanlara akıtılmamış.

Devletler borcu alıp (bizde olduğu gibi) altyapı ve rezidanslara gömmüşler, ya da fakir-fukaraya harcamışlar. Şirketler bir noktaya kadar dış kaynak/öz kaynak oranlarını yükselterek yüksek  karlılık elde ediyor. Ama, ekonominin tümüne baktığımızda, Hyman Minsky’nin tezinin hemen her zaman doğru çıktığını görüyoruz.  İstikrarlı dönemler her zaman, borcu ödemek için borçlanma dönemiyle sonlanmış.


Dünya 2008 Büyük Finansal Krizinden bu yana hızla borçlanıyor, çünkü kendi ülkelerini kurtarmak için rezerv para merkez bankaları sürekli para basıp, kredi notu ne olursa olsun her ülke ve şirketin şuursuzca borçlanmasının önünü açmış. Bir süre sonra borçlanıp karı artırmak artık faaliyet verimliliği ve pazar payı büyütme   yöntemi gibi temel karlılık kriterlerinin önüne geçmiş.

Maalesef, borçlanma global çapta bir verimlilik patlaması tetiklemedi. Dünya ticareti de borçlanmaya paralel hızla artmadı. Daha da kötüsü, çok borçlanan ülkelerin sefaleti azalttığına dair  somut kanıt bulamıyoruz. Kozmoloji ve ekonomide temel prensip, sürdürülebilir olmayan her sürecin ”bir gün” sona ereceği. Ama, o süre bir nano-saniye de olabilir (ışıktan hızlı gitmeyi dene, ne dediğimi anlarsın) 10 milyarlarca yıl da (Higgs bozonu istikrarlı bir temel parçacık değil, ama bir anda evren yokolmuyor nedense) sürebilir.

Ula, bu moruk buraya nerden geldi derseniz?  Her yolculuk Jack Daniels’le hoş gider.

Ben, 2022 yılı içinde borç krizi beklemiyorum doğrusu. Ama, kendi dolarını basamayan Gelişmekte Olan Ülkelerin (GOÜ) uzun soluklu  yükselen faiz ortamına dayanamayacağı aşikar. GOÜ külliyatını tetkik ettiğinizde karşınıza sürekli aynı deve hamuru çıkar. “GOÜ temel göstergeleri 2008’e göre çok daha sağlam”.  Öyledir, çünkü rakamların her dönem ve koşulda aynı anlamı taşımadığı gerçeği idd-rakk edilmez. Eğer bir yıl süreyle ticaret haddi  ülkenin aleyhine dönecekse, ya da kredi pahalılaşacaksa, EVET, GOÜ’in çoğu buna dayanır. Ama, uzun erimli sıkılaştırma, Covid-19’un yara izleri  ve reforma  kapalı hükümetleri denklemin içine oturtursanız, Acı Sonun her sene biraz daha yaklaştığı anlaşılır.

Bu Acı Son bazı ülkeler için çok daha çabuk gelecek. Kimdir bu ülkeler?  Tasarruf açığı olanlar, zaten GOÜ ortalamasının çok üstünde borç taşıyanlar, hizmet sektörüne bağımlı büyüyenler, Türkiye  gibi  rejimin ekonominin en büyük  başbelası olduğu ülkeler.


Eğer Omicron  veya Zeta, ya da Theta varyantı dünya ekonomisini burnuna kroşe alan boksörün beyni gibi darmadağın etmezse, bir yıldan fazla süren yükselen Dolar Endeksi ABD tahvil faizi dönemi 2022 sonundan itibaren önce Evergrande gibi şirketlerde, sonra da kırılgan ülkelerde iflaslara yol açar.

Pek, ya Türkiye derseniz?   Demeyin, çünkü artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok. Ama, nezaketen bir iki cümle ekleyeyim:  Enflasyonun patlayacağını bile bile, zorla ihracatçılara döviz kredisi veren bankalar kredi maliyetleri yükselirse döviz borçlarını yeniler mi?"

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap