Tunus asıllı bir teröristin sürücülüğünü yaptığı kamyon, Fransa da ölüm turuna çıktı. 90 km hızla, Fransız İhtilali’nin başlangıç yıldönümü olarak kabul edilen 14 Temmuz Ulusal Gün kutlamalarında kamyonla şehrin kalabalığına dalan sürücü, son verilere göre 84 kişinin ölümüne ve 30’u ağır olmak üzere en az 100 kişinin yaralanmasına yol açtı. Fransa’da iptal edilmesi gündemde olan OHAL, 3 ay daha uzatıldı.

AVRUPA’DA İLK

İdeolojik çerçevede dini terminolojiyi bir silah olarak kullanan, dünyaya bilhassa da ‘kafirler’ ve ‘tağutlar’ üzerine kaos ve korku ortamı empoze etmeye çalışan terör örgütü IŞİD; araçlı terör organizasyonlarına yeni bir metot eklemiş durumda. Fransa’daki 3. Terör saldırısını gerçekleştiren IŞİD, saldırı yöntemleri bağlamında spesifik bir farklılık mı meydana getirmek istiyor?

Terör Uzmanı Abdullah Ağar, şu ana kadar Avrupa’da ağırlıklı olarak silah mühimmat ve patlayıcı kanalıyla eylem gerçekleştiren IŞİD’in kullandığı bu metodu, terörün inisiyatiflerinin bir ispatı olarak değerlendirdi.

IŞİD NEDEN FRANSA’DA ISRAR EDİYOR?

Dünya ve IŞİD arasındaki soğuk savaş, kanlı neticeleri doğurmaya devam ederken, dün IŞİD’in tekrar Fransa’yı hedef almasının altında birbirinden farklı sebepler yatıyor.

13 Kasım Paris saldırısından hemen sonra Fransa, De Gaulle uçak gemisini Akdeniz’e göndererek IŞİD’e karşılık vermişti. Fakat IŞİD’in eylemi basit bir intikam planından ibaret değil.

Ağar, Kobani ve Suriye’de üs açarak lejyonerlerini YPG safında IŞİD’e karşı kullanan Fransa’nın, aynı zamanda IŞİD’in canını yakıp zırh kabiliyetini azaltan güdümlü tanksavar füzelerin üreticilerinden biri olması, bununla birlikte başta Peşmergeler olmak üzere bölgeye diğer silah, mühimmat ve askeri malzemeler transfer etmesinin de saldırılarda büyük etken olduğu değerlendirmesini yaptı.

Ayrıca IŞİD’i manipüle eden bir istihbarat servisinin Fransa üzerinde çeşitli hesaplar yapma olasılığına da değinen Ağar, IŞİD’in Fransa’da beslendiği taban ve bu tabanın IŞİD adına eylem yapma kararlılığını da kanlı saldırıların bir dayanağı olarak gördüğünü belirtti. 

BATI TOPLUMUNUN ÖTEKİLEŞTİRME REFLEKSİ

Genellikle, terör eylemini gerçekleştiren şahısların hüviyet itibariyle yerel nitelik taşıması IŞİD’in saldırılarının en dikkat çekici noktalarından birisi olarak göze çarpıyor.Özellikle Fransa’ya yoğun göç vermiş  -IŞİD’in istismar edebildiği-  Afrika kökenli  Müslümanların(Marok); Fransa’daki travmatik varlığı ve bu kitlenin hafızasında halen yaşayan Cezayir gerçeği, IŞİD’in kitlesel hipnoz politikasında önemli bir malzeme durumunda.

Terör uzmanı Abdullah Ağar yaptığı değerlendirmede, Batı toplumunun kendisinden olmayanları ötekileştirme-marjinalleştirme-radikalleştirme refleksinin belirli kesimlerin terörize olmasına neden olduğunu söylerken; sosyolojik olarak, yaşadığı toplumda ötekileşen insanların bir kısmının marjinalleştiğini marjinalleşenlerin bir kısmının radikalleştiğini, radikalleşenlerin bir kısmının da eylem kararlılığı üreten teröristlere dönüştüğünü belirtti.

'OLAYLAR MENFAAT KAVGASINA DÖNÜŞTÜ'

IŞİD’le mücadelenin hep askeri düzeyde kaldığını, IŞİD’e karşı yapılan hamlelerin Ortadoğu’daki yeni dizaynın temel bir parametresini oluşturduğunu ve vekalet örgütleri üzerinden bir menfaat, güç, pastadan pay kapma ve hakimiyet kavgasına dönüştüğü de anlatan Ağar, ‘Eğer insanlık bugün IŞİD ile taban tuttuğu/tutacağı kitle arasına bir yalıtkan yerleştiremezse, IŞİD küreye ve insanlığın geleceğine sıçrayacak!’ değerlendirmesini yaptı.

TERÖRLE MÜCADELEDE NORMATİF DERİNLİK DİKKATE ALINMALI!

Askeri olarak fiili mücadele, terörle mücadele hususunda yeterli bir dinamik olmayacaktır. Bunun yanında, IŞİD’in sömürdüğü normatif zaafları, kitlelere benimsettiği intikam duygusunu ve  örgütün ‘cihad’ adı altında küreselleşen dünyanın kabul etmeyeceği radikal dayatma politikalarını analiz etmek ve ciddiye alınması gereken kitlelerin hiçlik ve kan üzerine kurgulanmış bir dava uğruna neden ölüme koşup peşlerinden masum insanları da sürüklediklerini irdelemek gerekir. Aksi takdirde verilen mücadelenin etkinlik alanı büyür. Sonuç itibariyle terör, marjinal fikirlerin doğurduğu kanlı neticelerdir. Çözümleme aşamasına kavramsal ve sosyo-psikolojik etmenleri de dahil ederek, derin bir perspektif yakalamak gerekir.