Obama'nın ABD Başkanı olduğu dönemde Türkiye'de basın özgürlüğü ihlal ediyor diye ABD yönetimi bir kampanya başlattığında, ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass, bunun sözcülüğünü yapmıştı, "ülkem basın ve ifade özgürlüğünü temel anayasal değer olarak görmektedir" demişti. Bass'ın bugünkü tavrı tam ABD'nin basın özgürlüğü meselesinde de çifte standart uyguladığının çok net bir göstergesi.

Bass, Obama döneminde ABD'nin Suriye'de PYD teröristlerine ağır silahlar verdiği ayyuka çıktığı dönemde bile PYD'yi savunmuş, "PKK ile aynı değil" demiş ve üstelik ABD'nin PYD'ye silah vermediğini iddia etmişti. PYD terör örgütüne Trump döneminde silahlar resmen verildiğinde de bu konuda suspus olmuştu.

Türkiye 15 Temmuz kanlı darbe girişimini atlatmış, bir yandan FETÖ diğer yandan PKK terör örgütünün saldırılarıyla karşı karşıyayken terörle mücadelede alınan önlemlere John Bass karşı çıkmıştı. Terör örgütü bağlantıları nedeniyle HDP'li belediyelere yönelik operasyonda, terör örgütünü savunmuş, Türkiye'nin içişlerine ve dahası en tabi hakkı olan güvenlik ve terörle mücadele hususuna karışmaya kalkmıştı.

John Bass, büyükelçi olarak kendisini ABD'nin valisi sanıp Türkiye'nin içişlerine sürekli müdahale hakkı olduğunu düşünen biriydi. 24 Nisan 2016'da Ermeni iddialarının yıldönümünde de ABD Başkanlarının dahi kullanmadığı 'soykırım' ifadesini sosyal medyada kullanmış ve sonrasında gelen tepkiler nedeniyle o ifadeyi silmişti.

15 Temmuz sonrası Türkiye'de bir Yenikapı ruhu oluşmuştu. Ancak bu kısa sürdü. CHP Yenikapı ruhunu terk etti. Bunun da John Bass'ın CHP Genel Başkanı ile yaptığı görüşmelerin bir sonucu olduğu söylenmişti.

Eylül 2016'da ABD büyükelçisinin Artvin gezisi ve orada paylaştığı tatil fotoğraflarının altından da Artvin'de HES konusunda gizli görüşmeler yaptığı ortaya çıkmıştı.

Ocak 2017'de ABD'nin Ankara büyükelçiliğinin resmi twitter hesabından19 Temmuz 1980'de suikasta uğrayarak hayatını kaybeden eski başbakanlardan Nihat Erim'in ABD ziyaretinin fotoğrafı paylaşılmıştı.

John Bass, o paylaşımda Türkiye'ye yönelik suikast iması bulunduğu yönünde tepkiler üzerine bir açıklama yapmak zorunda kalmıştı.

Büyükelçilik o fotoğrafın Türk-Amerikan Dostluğu çerçevesinde paylaşıldığını söylemiş ama ne tarih olarak ne anlam olarak da o paylaşımın günümüzle ne ilgisinin olduğuna cevap verememişti.

John Bass, casusluk suçlamasıyla göz altına alınan Af örgütü üyelerine destek için örgütü ziyaret etmiş ve "destek ve dayanışma" ifadesinde bulunmuştu.

Daha önceki yıllarda darbelerde hep ABD büyükelçilerinin parmağı olduğu bilinir. ABD büyükelçileri kendilerini bulundukları ülkelerde vali olarak düşünür ve ona göre hareket ederler, Irak'ta böyledir, eski Türkiye'de de böyleydi ama yeni Türkiye buna izin vermiyor. John Bass, bunun sıkıntısını yaşadı, attığı her adımda Türkiye'nin içişlerine, güvenliğine müdahale etmeye kalktı ama başarılı olamadı.

Mesela iki eski büyükelçiden örnek verelim. Morton Abramowitz ve Eric Edelman, Washington Post'a makale yazıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a istifa çağrısı yapmışlardı. Bu iki eski büyükelçi 17 Aralık sürecinde de aynı tavrı takınmışlardı. Bu gösteriyor ki ABD büyükelçileri, Türkiye'de görevdeyken de görev sonrasında da Türkiye'ye müdahale hakkı gibi misyonlar üstleniyorlar.

John Bass döneminde Türkiye 17 Aralık darbe girişimini atlattı, PKK terör saldırılarını atlattı, FETÖ terör tehdidini savuşturdu, 15 Temmuz kanlı darbe girişimini atlattı, tüm bunların ardından Türkiye çok kararlı bir şekilde terörle mücadele yürüttü, ABD ve AB'nin her türlü engellemelerine karşı Türkiye bunu yaparken ABD büyükelçisi John Bass, Türkiye'nin terörle mücadelesinde FETÖ, PKK gibi terör örgütlerine destek çıktı, Türkiye'yi arka bahçesi gibi gören Batılı casusların Türkiye'de tutuklanıyor olmalarına da sessiz kalamadı ama teröristlere ve casuslara yardım edeyim derken kendisini ve misyonunu deşifre etti, karşısında bu konularda bağımsız ve kararlı olan bir Türkiye buldu. Bu nedenle eski ABD büyükelçilerinin misyonu olan bu görevleri yerine getirememiş oldu.

Eski Pentagon görevlisi azılı bir Türkiye düşmanı olan Michael Rubin, Temmuz ayında John Bass'ın Türkiye'deki görevinde başarısız olduğunu söylemişti. Türkiye'nin özellikle 15 Temmuz sonrası kararlı şekilde yürüttüğü terörle mücadele karşısında John Bass'ın pasif kaldığını vurgulamıştı. Rubin'in John Bass eleştirisi, Bass'ın Türkiye'deki misyonunda terör örgütlerine destek çıkma noktasında başarısız kaldığının itirafıydı.