SON DAKİKA
SON DAKİKA


Deprem
4.03.2023

Uzun bir yolculuk sonrasında derin uykuda olduğumdan pek çok kişinin uzakta dahi olsa hissettiği sarsıntıyı hissetmesem de, 6 Şubat sabahına deprem gerçeği ile yüzleşerek uyandım. Önce boyutunu idrak etmekte zorlandım, sonra etkilenen yerleri duydukça, gördükçe, enkaz altındaki insanların sosyal medya aracılığı ile yardım çığlıklarına tanık oldukça, başka şehirlerde olanların yakınlarına ulaşamadıklarındaki korku ve kaygılarını yüreğimde hissettikçe, idrak etmekte zorlandığım boyutun gerçekliği ile karşılaştım. “Uzakta olan ben bile böyle hissediyorsam orada olanlar ne hissediyor kim bilir?” diye düşündüğüm sorularıma cevap bulamadım, belki de bulduğum cevapları aklım ve yüreğime sığdıramayıp yok saydım. Çaresizliğin can acıtan halini hastane koridorlarında görmeye, elden gelenin yapılmış olmasının olumlu sonuç için yetmediğini bilmeye alışık olsam da, yaşananlara dayanmakta zorlandım. 

Bir ailenin deprem bölgesinde olan evlatlarından haber almak için çırpınışına, uzakta olan bir evladın orada bulunan ailesine ulaştığındaki hüzün bulaşmış sevinçle karışık gözyaşlarına, bir kardeşin binaları yıkılsa da hayatta olduklarını öğrendiği sevdiklerinin yaralarına merhem olmak için tüm kalbiyle seferber oluşuna tanık oldum. Benim gördüklerimin, depremi yaşayan ve orada bulunanların gördükleri yanında “hiç” olduğunun farkına elbetteki vardım. Dayanılmayacak acılara dayananların içlerindeki gelecek filizlerini koparttığını, ateş düşen yüreklerine sevdiklerini gömdüklerini, yüreklerindeki yangının da sönmesini beklemediklerini anladım. Evlatlarını kaybeden birinin hayatta kalanlara dağıttığı çorbada, kaybettiği enkaz altındaki kızının elini tutan babanın bakışlarında, hastane odasında yatarken diğer 3 çocuğu gibi vefat ettiğini düşündüğü küçük evladının yaşadığını öğrenen bir annenin çocuğunu kucaklamasında, insanların kedilerine, köpeklerine sarılmasında, enkaz altındaki bir çocuğun 2 gün boyunca muhabbet kuşunu koruduğu minicik avuçlarında bu yangının sıcaklığının olduğuna inandım. 

Depremin sadece binaları ve o binalarda yaşayanları değil, duyguları ve düşünceleri de yıktığını, çatlakların sadece duvarlarda değil, ruhlarda da oluştuğunu, enkaz altında sadece canların değil, nice gelecek planlarının, hayaller ve umutların da  kaldığını anladım. 

Toplanan bina yığınlarında sadece tuğla, demir ya da eşyalar değil, nice muhabbetler, gülmeler, ağlamalar, anılar, hatta 6 Şubat gününe ait çığlıklar da var. Toprağa sadece cansız bedenler değil, geride kalanların yüreklerinden birer parça da gömüldü. Deprem sadece şehri değil, o şehrin sokaklarının tanıklık ettiği tüm güzellikleri de yerle yeksan etti. 

Hepimizin içi sızlasa da, depremi yaşayanların yürekleri yangın yeri. Yaraları sarmak için ne yaparsak yapalım, bu yaranın izi kalacak. Aklımızın almadığı, gönlümüzün dayanmadığı her şey gerçek ve yaşandı. Tüm bunların yaşanmamış olması mümkün değil ama tekrarını yaşamamak için gerekeni yapmak, tedbir almak mümkün. Geçmiş olsun demekle geçmeyecek bir yaşanmışlık için sözün bittiği yerdeyiz. Dilerim tekrarını yaşamayız.

Kaybettiğimiz tüm canlara rahmet, yakınlarına sabır, depremi yaşayanlara kolaylıklar duasıyla…

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap