İlk kez 1977 yılında karaciğerde farklı bir antijen
olarak dikkat çeken Delta virüsünün yapısal özellikleri 1986’da tanımlanmış.
Yani yeni bir virüs değil ve yeni olmadığı gibi tek başına da etkin değil.
Hastalık oluşturması için Hepatit B virüsüne ihtiyaç
duyan, daha önce Hepatit B virüsü ile enfekte olan ya da eş zamanlı alındığında
hastalık oluşturan defektif bir virüs aslında. Var olabilmesinin tek şartı
Hepatit B virüsü.
Bulaşma hepatit B ile benzer, ana bulaş yolu kan
teması-kan ürünleri ve cinsel ilişki.
Dünyada 248 milyon insanın Hepatit B ile enfekte olduğu
tahmin edilmekte ve %5’lik bir Delta Hepatiti varsayımı ile yaklaşık 15 milyona
yakın kişinin de Delta virüsü ile enfekte olduğu öngörülmekte. Güney Amerika,
Afrika ve Asya’da görülme oranları daha yüksek.
Ülkemizdeki veriler, batıda kronik hepatit B’li
hastalarda %5, sirozu olanlarda %27 iken doğu ve güneydoğuda kronik hepatit
B’li hastalarda %20, sirozu olanlarda %46 gibi yüksek bir oranda saptandığını
gösteriyor. Yani ülkemizde bölgesel farklılıklar mevcut.
Özellikle damar içi madde bağımlısı olan Hepatit B
hastalarında sıklığı daha fazla çünkü kan ile temas etmiş her materyal risk
oluşturuyor.
Hepatit D’nin, Hepatit B ile ilişkili sirozun %18’ine ve
karaciğer kanserinin de %20’sine neden olduğu düşünülüyor.
Tanı için öncelikle akla gelmesi şart. Hepatit B virüsü
taşıyanları belli periyotlarla Delta Hepatiti açısından taramak, virüsün
saptanması açısından önemli.
Delta hepatiti saptandığında ve aktif olduğu görüldüğünde
tedavi gerekiyor.
Hepatit B’nin önlenmesi, aynı zamanda Delta hepatitinin
önlenmesi de demek olduğu için, Hepatit B’den korunmanın ve aşılanmanın ne
kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmış olalım. Tarama testlerinizi
yaptırıp Hepatit B virüsü taşıyor iseniz tespit ve tedavi, taşımıyor iseniz de
korunmak için aşı yaptırmanız faydalı olacaktır. Hepatit B virüsüne sahipseniz
de belirli periyotlarla Delta virüs taraması yapılması gözden kaçmasını
önleyecektir.
Sağlıcakla kalın.