Beşiktaş’ta bulunduğu sürede üzerinde çok baskı vardı, destek gördüğü kadar İstanbul basını da kendisiyle uğraştı durdu ama o işine baktı, kulak asmadı. 100 maç kazansa kaybettiği 1 maç üzerinden eleştirildi.

Kim ne derse desin Şenol Güneş bu şehrin önemli bir değeridir. Beraber aynı mahallede büyüdüğüm, aynı sahilde top koşturduğum bir hemşehrimin Milli takımın başına geçmesi beni çok mutlu etti.

Trabzon futbol kenti diyoruz, çok güçlü lobimiz var diyoruz ama uzun bir aradan sonra ilk kez bir Trabzonluya ulusal bir kurumda görev verildi.

Şenol hoca, hem Beşiktaş kariyerinde hem de Güney Kore Milli takımında artık futbol mantalitesi olarak Trabzon’un çok ötesinde olduğunu ispatladı.

Ama her şeye rağmen Şenol Güneş Türk Milli takımının başına geçmeyi başardı.

Yıllardır Fatih Terim hegemonyasından kurtulamayan Türk Milli takımı belki de ilk kez nefes alacak ve dünya çapında yeniden adı duyulacak, tıpkı 2002’de Güney Kore’de olduğu gibi.

Şenol hocanın başarısı Trabzonspor’da görev alan yönetici ve teknik adamlara da örnek olmalıdır.

Ünal Karaman, Tolunay Kafkas ve Hami Mandıralı gibi bordo-mavili takımda görev almış Trabzonsporlular da hedeflerini büyütmelidir.

Geçenlerde yine bir başka Trabzonlu değerimiz olan futbol adamı Mustafa Reşit Akçay ile sohbet etme fırsatı bulduk. Mustafa hoca da Trabzonspor’un kurumsallaşması sorunundan bahsetti ve Avrupa’daki futbol takımları gibi kalite standartları olan bir kulüp sistemi olması gerektiğini anlattı.

Sotka’daki kumsalda top koşturan kardeşimiz sınırları aştı, yükseldi ve şimdi Türk Milli takımının başına geçti.

Başarı her zaman alkışlanmalıdır. Bravo Şenol hocam, yolun açık olsun. Bir Trabzonlu olarak TFF nezdinde bizi temsil edeceksin.