İnsanların sahip olduğu güzel duygular ve kötü duygular
vardır. Kıskançlık da bu kötü duyguların en başında gelmektedir. Birçok kötü
duygu vardır ki bize değil, daha çok karşımızdaki kişiye zarar verir. Ancak
kıskançlıkta asıl zarar gören biz, yani kendimiz oluruz. Kıskançlık, mutluluk
ve huzurun önündeki en büyük engellerden bir tanesidir. Kıskanç kişi her an bir
huzursuzluk içindedir. Sürekli kıskandığı kişiyi ve onun kıskanmasına sebep
olan özelliğini düşünür. Onun yüzüne gülecek olsa da içten içe ondan nefret
eder.
Kıskançlık aslında
iki farklı şekilde kendisini gösterir. Her ikisi, yaşattığı duygular itibarıyla
birbirinden tamamen farklıdır. Birinci kıskançlık, insanların sahip olduğu
güzel şeyleri çekememektir. Yani onların içinde oldukları durumdan daha kötü
bir duruma gelmelerini istemektir. Bir insanın zenginliğini, fiziki
özelliklerini, zekasını çekememek bu tür kıskançlığa girer. İkinci kıskançlık
ise sevilen bir insanın başkaları tarafından ilgi görmesi veya başkalarına ilgi
göstermesi yahut böyle bir durum yoksa dahi bundan şüphe edilmesi durumudur.
Örneğin bir erkek, eşini veya sevdiğini herkesten gizlemeye,
onun hareketlerini kısıtlamaya çalışıyorsa bu erkek kıskanç bir erkektir. Yine
eşinin veya sevdiğinin ona yanlış yapacağını, onu aldatacağını düşünmek ve
sürekli bir şüphe içinde yaşamak ikinci tür kıskançlık duygusudur. Böyle bir
duygu kadın olsun erkek olsun herkesi yer, bitirir. İnsanın içinde bu
kıskançlık duygusu bir baş gösterdi mi onu durdurmak zor olur. Kişi artık her
an kuşku duymaya, kıskandığı kişiyi takip etmeye, sorgulamaya başlar. Böyle
olunca da hem kendi mutluluğunu hem de sevdiğinin mutluluğunu yok eder.
Kıskançlık çok kötü bir duygudur. İnsanların güzel şeylere sahip olmalarını kıskanmak yerine bizler de o özelliklere sahip olmak için çalışmalı veya sahip olamayacağımız özellikler ise, kendi güzel özelliklerimizle mutlu olmayı öğrenmeliyiz. İnsana böylesine zarar veren bu kötü duygudan uzak olmalıyız.