Her insan, toplum içinde sevilmek ve saygı görmek ister.
Ancak sevilen ve saygı gören insanlar, yalnızca doğruluk ve dürüstlüğü ilke
edinenlerdir. İnsanlar tarafından gerçek anlamda sevilmeniz için onlara güven
duygusunu vermeniz lazım. Bu güven duygusunu da ancak dürüst insanlar
verebilir. İnsan, toplum içinde yaşamaya muhtaçtır. Tek başına hayatını
sürdürmesi pek mümkün değildir; çünkü birçok temel ihtiyacını başka insanlar
aracılığı ile karşılamaktadır. Yani diğer insanlarla etkileşim ve alışveriş durumundadır.
Doğruluk ve
dürüstlük, dini inançların da temelini oluşturur. Doğruluktan, dürüstlükten
ayrılmış biri, insanlar tarafından sevilmeyeceği, güvenilmeyeceği gibi Allah'ın
takdirini de kazanamaz. Doğruluktan, dürüstlükten ayrılmış bir insan kötü insan
kategorisindedir. Kötü insanı ise siz de takdir edersiniz ki Allah da sevmez.
Bu kişi tüm gününü ibadetlerle geçirse bile bu ibadetler kabul olmaz. İki esnaf
düşünün. Biri doğruluk ve dürüstlüğü ilke edinmiş, insanlara asla kötü mal
satmıyor. Her şeyi ölçüsü ile tartısı ile adil bir şekilde satıyor. Öte yandan
ikinci esnaf ise ucuz kötü malı getirip müşterilerine yüksek fiyatlardan
satıyor. Elbette ki ikinci esnafın foyasını zaten Allah biliyor ve onu
cezalandıracağı günü bekliyor. Tabii ki insanlar da onun foyasını zamanla
anlayacak ve onunla alışveriş yapmayı bırakacaktır. Yani hem Allah katında hem
de bu dünyada kaybedecektir. Dürüst olan esnaf ise hem Allah katında hem de bu
dünyada kazananlardan olacaktır.
Doğruluktan ayılmanın kimseye faydası yoktur. İşlerimizin rast gitmesi
için, insanlara güven verebilmek için, Allah'ın rızasını kazanmak için her
zaman doğru ve dürüst bir insan olmalıyız. Şu kısacık ömrümüzü, iyiliklerle,
güzelliklerle doldurmalıyız. Evlatlarımızı da aynı şekilde
yetiştirmeliyiz.Günümüzde bu şekilde yaşamak zor olsada gayret göstermeliyiz.
Mutlu hafta sonları.