Bizler
anlayışlı insanları severiz. Kendimizi kötü hissettiğimizde, kendimiz için
üzüldüğümüzde veya her şeyi berbat edip kötü hissettiğimizde, etrafımızda
olmasını istediğimiz insanlar anlayışlı olanlardır. Anlayışlı olmak,
başkalarında övdüğümüz ve övdüklerimizden iyi ya da daha kötü olabileceğimiz
bir şeydir. Anlayışlı olmak, başka bir kişinin zihninde neler olup bittiğini
gerçekten anlamakla pek de bağlantılı değildir. Başkalarının zihnine girme
işinde mükemmel olan, ancak soğuk ve mesafeli bir bir psikiyatrist düşünün.
"Başkalarını anlamada" çok iyi olduğunu söyleyebiliriz, ancak
"anlayışlı olma" konusunda iyi olmadığı kesin. Şimdi bir yardım hattı
çalışanını düşünün. Kibar, yargılayıcı olmayan, başkalarının dertlerini
dinlemeye hazır, ancak (henüz) insanları iyi anlayamayan. Yine de onu anlayışlı
olarak tanımlarız. Öyleyse anlayışlı olmak, başka bir kişinin zihinsel
olaylarını kavramanın ötesinde bir şey olmalıdır. Peki ne olabilir?
Anlayışlı olmak bir erdemdir. Aristoteles erdemi; düşünmemizi, hareket etmemizi
ve doğru hissetmemizi sağlayan karakter özellikleri olarak gördü. Düşünsel
erdemler, her şey hakkında doğru şekilde düşünmemizi ve onları tanımamızı
sağlar. Ahlaki erdemler ise, doğru şekilde davranmamızı ve hissetmemizi sağlar.
Örneğin; ölçülü bir insan, iyi yiyecek ve içeceklerin sunduğu zevklerden ne
çekinecek ne de bunlara aşırı derecede düşkün olacaktır; bunlardan olması
gerektiği kadar keyif alacaktır.
Başkalarına nasıl yaklaştığımız; dinleme şeklimiz, ne kadar kabul edici,
empatik ve yardımsever olduğumuzla ilgilidir.
Hepinizin birbirimizi anlayacağı güzel günlere.
Mutlu hafta sonları.