Aklı ve bilimi rehber edinme olarak tanımlayabileceğimiz
“Aydınlanmanın” Anadolu’da yeşermesi olan Kemalizm, emperyalizmin elinden son
anda kurtardığı Türk milletine, Türk ordusu ile birlikte Anadolu’da tekrar bir
devlet kurarken “Laikliği” yönetim biçiminin temeli olarak almıştı. Hiçbir İslam Devletinde yapılamayan bu işin
adı, AYDINLANMA DEVRİMİDİR! İslam’ın yalnızca bir İNANÇ olarak değil, günlük
hayatımızın her anının ve ülkenin yönetim şeklinin belirleyicisi olarak kabul
edilmesinin adı Siyasal İslam-Siyasal Ümmetçiliktir! Bunun adı da KARŞI
DEVRİMDİR!
Osmanlı “Siyasal Ümmetçiliğe” uygun olarak halife-sultan
tarafından yönetilen teokratik bir monarşi idi. Her türlü haksızlığın,
ahlaksızlığın, yalanın, hırsızlığın, soygunun “Dinle Aklanması” sebebiyle bu
yüzden battı. AKP, Siyasal Ümmetçiliği hayatımızın her anında uygulamak isteyen
karşı devrimci, dini kullanan bir partidir. Başta Erdoğan olmak üzere, AKP’li
Bakanlar, AKP’li milletvekilleri, AKP’li Diyanet İşleri Başkanı, Erdoğan’ın
başdanışmanları bu talep ve hedeflerini defalarca söylediler. Tüm bu söylemler
ve söylemlere uygun eylemler nedeniyle, daha önce
“Laiklik Karşıtı Eylemlerin Odağı” olduğu gerekçesiyle,
Anayasa Mahkemesi tarafından suçlu bulunan sabıkalı parti AKP’nin defalarca
kapatılması gerekirdi! AKP’nin, Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlı bir Türk
ordusundan nefret etmesinin, Atatürkçü, Anayasa ve demokrasiye bağlı
Komutanlarımıza, yargıyı haksız ve usulsüz bir şekilde kullanarak
eziyet-işkence etmesinin kökeninde bu yatar. Türk ordusu, her zaman irticanın
korkulu rüyası olmuştur.
Bugün, yaşları 74-90 arasında olan emekli paşalarımızın,
FETÖ elemanı olan savcı ve yargıçlarca sahte belgelerle zindanda tutulmalarının
sebebi AKP’nin Türk ordusuna olan bitmeyen kininin sonucudur. 20 Haziran
2022’de yani yarın, “DARBE YAPTIKLARI” gerekçesiyle 303 gündür zindanda tutuklu
olan komutanlarımızın Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşmaları var. Ben o
mahkemede komutanlarımızın için şahitlik yapacağım. Bu benim vatan ve vicdan
borcumdur.
Gelin beraberce olayı inceleyelim; Askeri Darbe nedir?
Silahlı Kuvvetler mensuplarının SİLAH ZORU ile ülke yönetimine el koymasıdır!
28 Şubat’ta, asker yönetime el koydu mu? Hükümet değişti mi? Hayır! Nedir 28
Şubat? Pozitif Hukukun yerine Şer’i Hukuku getirip, demokratik rejimin yerine
bir Siyasal Ümmetçi Din Devleti kurmak amacında olan İrticaya karşı, Türk
Devletinin Anayasal Kurumları eliyle kendisini savunmasının adıdır, 28 Şubat!
Anayasal bir kurum olan Milli Güvenlik Kurulu 28 Şubat 1997’de tüm üyeleriyle
toplanmış ve 460 sayılı kararları almıştır. Karar tüm üyelerin oybirliğiyle
imzalanmıştır.
Bakanlar Kurulu, MGK’nın tavsiye kararlarını 13 Mart 1997’de
imzaladı. Başbakan Erbakan, Bakanlar Kurulu üyelerine 14 Mayıs 1997’de
kararları uygulayın yazılı direktifini gönderdi. Tüm bakanlar yönetmelikler
çıkararak, MGK kararlarının uygulanmasını emrettiler. Özellikle İçişleri Bakanı
AKŞENER, uygulama yönetmelikleri çıkardı ve MGK kararlarının eksiksiz
uygulanmasını emretti! Buraya kadar, herhangi bir darbe var mı? YOK!
Başbakan Erbakan, 30 Haziran 1977’de (28 Şubattan 122 gün
sonra) istifasını Cumhurbaşkanı Demirel’e sundu! Demirel Erbakan’a sordu; Neden
istifa ediyorsunuz? Erbakan; Koalisyon gereği, Başbakanlığı Tansu Çiller’e
devretmek için! Buraya kadar bir darbe var mı? YOK! Demirel, Anayasal görevi
olarak, dilediği kişiye hükümet kurma talimatını kullanarak, Hükümeti kurma
görevini Mesut Yılmaz’a verdi. Yılmaz hükümeti TBMM’de güvenoyu aldı ve
görevine başladı.
Yılmaz Hükümetine, DYP’den istifa ederek bizler oy verdik.
Daha açık anlatımla, Refahyol Hükümetini BİZLER YIKTIK! Çünkü bunu
yapacağımızı, Çiller’in yüzüne karşı hem DYP GİK’te hem de TBMM Grup
toplantısında söylemiştik. Türk milletinden “Ben Atatürk’ün ürünüyüm” diyerek
oy alan bir Genel Başkanın, birbirlerinin mal varlıklarının aklanması için,
Erbakan’ın Başbakan yapılmasına karşı idik! Şimdi size soruyorum; Anayasa,
yasalara ve siyasi teamüllere tamamen uygun olan bir siyasal işlemi hangi akıl,
hangi vicdan, hangi hukuk DARBE olarak niteler?
Buraya kadar bir darbe var mı? Yok! Yarın; Türk Tarihi-Türk
Milleti-Türk Adaleti önünde doğruları anlatmak için mahkemedeyim! Yargıçlar
insafa gelip, kahraman komutanlarımızı sevdikleriyle buluştururlar mı
bilemiyorum! Ama şunu adım gibi biliyorum. DOĞRU Parti siyasi sorumluluk
aldığında, bunları hesabını soracak ve kahraman komutanlarımızdan Türk milleti
adına özür dileyecektir! Bu kadar mı? Elbette hayır! Atatürk’e, onun annesine
en ağır, en alçakça hakaretleri yapanları ziyaret eden resmi görevlilerden ve
cübbelerini siyasi ümmetçilere kiraya verenlerden de Türk adaleti önünde hesap
soracağız…
Not: Salı günü görüşebilmek umuduyla…
Sağlık ve başarı dileklerimle…