Benim “Seccade Şeytanı” dediğim din tacirlerinin, yani
kutsal dinimiz İslam’ı kazanç kapısı yapıp Müslümanları “Allah” ile kandıran
sahtekârların gerçek yüzleri teker teker ortaya çıkıyor. Bu yazacaklarım sadece
bu üçkâğıtçılar içindir. Amacım, inancını Allah rızası için yaşayan, ibadetini
de inancı gereği yapan, uydurulmuş İslam’a değil, indirilmiş gerçek İslam’a
inanan mütedeyyin kitleye bazı gerçekleri göstermektir.
Son günlerde art arda gelen, küçücük yavrulara yapılan
tecavüz-taciz olayları ve bu olayların iktidar destekli vakıf okullarında
gerçekleşmesi üzerinde durulması gereken çok önemli bir olaydır. Bu
sahtekârların en önemli istekleri “ayrıcalıklı” olmaktır. Rahatça ve makbuzsuz
para toplamak, kurban derilerini kendilerine almak, vergi vermemek, devlet
organları tarafından denetlenmemek…
Türkiye’de 80 bin değil, 120 binden fazla cami vardır. Cami
yaptırma derneklerinin büyük çoğunluğu, bu adamlar için para kazanma yoludur!
Küçük çapta vurgunlar buralarda yapılır. Diyanetin kontrolünde olmayan
camilerde verilen kurslarda, çocukların beyinleri yıkanmakta, her biri
Cumhuriyet düşmanı olarak yetiştirilmektedir. Esas felaket, AKP iktidarı ile
serbest bırakılan ve ne Diyanet ne de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
denetlenemeyen ve sayıları 10 bin civarında olan “kaçak Kur’an kurslarıdır.”
Bunlar harap ve ilkel evlerde, hiçbir ilmi bilgisi olmayan
hocalar tarafından çalıştırılmaktadır. Çok yakın zamanda buralarda çıkan
yangınlar-soba zehirlenmeleri-yıkılmalar yüzünden yüzlerce çocuk hayatını
kaybetmiştir. Buralarda meydana gelen tecavüz ve taciz olayları yüzlerle ifade
edilebilir. Bunların hepsi devletin kayıtlarında vardır. Bu yüzden 28 Şubat’ta,
kaçak Kur’an kursları kapatılmış ve açılacak kurslar Diyanet Başkanlığı ile
Milli Eğitim Bakanlığının izni ve denetimine bırakılmıştı. Ayrıca kurban
derilerinin Cumhuriyet düşmanı tarikat ve cemaatler tarafından toplanması
yasaklanmış, Türk Hava Kurumuna verilmesi sağlanmıştı.
28 Şubat’ta bunların para kaynakları kesilmiş, garibanları
dolandırmaları, çocukları zehirlemeleri engellenmişti. Bademlerin 28 Şubat
dendiğinde hop oturup hop kalkmaları, bağırmaları bu yüzdendir. “Demokratik
haklarımız engellendi, eziyet gördük” sözleri tamamen palavradan ibarettir.
Hırsızlık yapan adam nasıl Müslüman olamaz ise, biat kültürüne inanan, malını
mülkünü namusunu bir tarikat-cemaat liderine veren kişiler de demokrat olamaz.
Cami yaptırma derneklerinin bir boy büyüğü “Deniz Feneri” gibi yardım
dernekleri ve “İşçi Şirketleri” adı altında yapılan para tuzaklarıdır.
Almanya Deniz Feneri e.V gibi “Avrupa’da Yüzyılın Soygunu”
denilen büyükçe hırsızlıklar buralarda yapılır. Savaş olan, doğal afete uğrayan
bölgelerde yaşayan Müslümanlar gerekçe gösterilerek yapılan yardım soygunları
daha büyük ölçüde vurgunlardır. “Bosna’ya Yardım” “Myanmar’a Yardım”, Pakistan,
Filistin Yardımları gibi…
En büyük soygunlar ise, iktidarı ele geçirip “milyar
dolarlık-avroluk” vurgunlar yapıp, “Bu paralar cihad için-İslam Devleti kurmak
içindir” yalanını söyleyerek yapılır. Haram havuzundan beslenen havuz medyası,
sabaha kadar arabalarla taşınmalarına rağmen bir türlü sıfırlanamayan haram
paralar buna örnektir…
Şimdi koltuğunuza oturun ve düşünün; Bademler mi Müslüman?
Bademler mi namuslu? Bademler mi demokrat? Senelerdir yazdığım yazılar
sebebiyle hakkımda çok dava açıldı. Ne hikmetse, yolsuzluk yaptılar hırsızlık
yaptılar diye yazınca bu konuda dava açamıyorlar! Prof. Yusuf Halacoğlu,
Erdoğan’ın üniversite diploması sahtedir diye konuşuyor ve belgeleri ortaya
koyuyor. Onu da mahkemeye veremiyorlar! Neden dersiniz! Bunların eski hallerini
bildiğimizden ve yolsuzluklar-hırsızlıklar hakkındaki belge ve bilgilerin
mevcut olmasından dolayı olabilir mi?
Bademlerin gerçek yüzlerini birer birer ortaya koyacağız.
Sağlık ve başarı dileklerimle…