Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesinin feshine
ilişkin, 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı kararının iptali istemini 2’ye
karşı 3 oyla, 19 Temmuz 2022 tarihinde reddetti. TBMM’ni YOK SAYAN bu karara
karşı TBMM Başkanı denen kişiden ses çıkmadı! Çıkamaz, çünkü Erdoğan’ın atadığı
kişi TBMM Başkanı değil, AKP Grubunun meclisteki başkanıdır. TBMM, Muhalefet
Partilerimiz ve Yüksek Yargı bir kere olsun dik durabilselerdi, ülkemiz bugünkü
faşist diktaya düşmeyecekti! Bu feci durum, bugünkü yazımızın konusu değildir,
fakat tarihe not düşmek için kayda aldık!
Danıştay’ın kararının yayınlandığı gün Kılıçdaroğlu ve
Akşener “Biz iktidar olduğumuzda 24 saat içinde İstanbul Sözleşmesi tekrar
yürürlüğe girecektir” dedi! Türkiye’nin önderlik ettiği, adını İstanbul’umuzdan
alan, ve her yönüyle desteklediğimiz bu sözleşmenin tekrar yürürlüğe konulması,
çağdaşlık gereğidir. Aynı ikili, Kılıçdaroğlu ve Akşener, 16 Mart 2022’de yani
yaklaşık 4 ay önce, “Diyanet Akademisi” yasasına olumlu oy verilmesi için kendi
milletvekillerine emir verdiler. CHP ve İYİ Parti’den 1 milletvekilinin bile bu
yasaya karşı çıkamamasının tek sebebi vardır. Genel başkanların talimatı…
Laiklik ilkesi, Cumhuriyetin- devletimizin- demokrasimizin
temel direğidir. Laiklik yoksa bunlar yoktur. Kadın-erkek eşitliği yoktur.
Kadının onurlu bir birey olması yoktur. Kadının eve kapatılması, çalışamaması,
eğitim hakkından yararlanamaması, köle yapılması vardır. Diyanet Akademisi,
laiklik ilkesini tamamen yok etmenin son istasyonudur. Habis bir ur gibi
toplumu saracak olan bu kurum, din ve vicdan özgürlüğünün, ibadet özgürlüğünün,
kadın-erkek eşitliğinin yürürlükten kaldırılması demektir.
Diyanet Akademisi mensupları “Askerlik Hizmeti”
yapmayacaklar! Bunun bir adım sonrası, vergiden de muaf olmaları demektir.
Osmanlı dönemindeki gibi. Din Devletinde olduğu gibi! Kılıçdaroğlu ve Akşener,
neden Diyanet Akademisine karşı çıkmadıklarını, niçin yasanın iptali için
Anayasa Mahkemesine başvurmadıklarını Türk milletine açıklamak zorundadırlar.
İki ortak, “LAİKLİK İLKESİNİN OLMADIĞI BİR ÜLKEDE, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN OLAMAYACAĞINI”
bilmiyor olabilirler mi?
CHP ve İYİ Partinin programlarını okuyun. İkisi de Laik
Cumhuriyetten, Atatürk ilke devrimlerinden ödün vermeyeceklerini yazmışlar!
Peki, bu tutumları nasıl açıklanabilir?
Aziz Türk milleti; siyaset, dürüstlük ve mertlik sanatıdır.
Ancak, sanatkarlar ile yapılabilir. Siyaset, programına yazdıklarının aksini
yapıp Türk milletini aptal yerine koymak değildir… AKP, Türk Devletini “Federal
İslam Devletine” dönüştüreceğinin sözünü, kendisini rehin alan emperyalistlere
zaten vermişti. Ve sözünü bir an önce yerine getirmek için çırpınan ve kendi
kurtuluşunu bunda gören, bir suç örgütüne dönüşmüştür. Geri dönüşü de yoktur!
6’lı ittifakın iki lider partisinin, kaybedeceklerini bilerek AKP ile neden
dindarlık yarışına girdiklerini anlamak mümkün değil!
Yanıtlanması şart olan sorular var;
-CHP ve İYİ Parti hangi düşünce ile, ülkeyi tam bir “Din
Devletine” dönüştürecek bir yasaya oy verdi?
-CHP, neden bu yasayı, iptal istemiyle Anayasa Mahkemesine
götürmedi?
-CHP- İYİ P’yi böyle hareket etmeye iten güç, Ekmelettin’i
aday yapan güç mü?
-CHP ve İYİ P’yi, Davutoğlu-Babacan ile bir arada tutan güç
İngiliz Abdullah mı?
Bunlar geçiştirilecek, unutturulacak sorular değildir. Yanıt
vermedikleri zaman, tüm ülkede bu soruları ve gerçekleri Türk milleti ile
paylaşacağız! Yazının başlığındaki eblehlik, ebleh olma hali, aptallığın son
derecesi, demektir. Hiç kimsenin Türk milletini “ebleh” yerine koymak hakkı
yoktur, haddi de değildir…
Not: Halk TV-Tele1-KRT-FoxTV’de görev yapan medya
emekçileri; Bu çelişkiyi ben görüyor ve kamuoyu ile paylaşıyorsam, sizlerin
görmemesi mümkün değil! Gördüğünüz halde, kamuoyuna yansıtmıyorsanız, lütfen
söyler misiniz; sizin, haram havuzundan beslenen meslektaşlarınızdan farkınız
nedir?
Sağlık ve başarı dileklerimle…