“Sahipsiz olan vatanın batması haktır. Sen sahip olursan bu
vatan batmayacaktır.” Ülkede herkes şaşkınlıkla olayları izlemeye çalışıyor.
Ama izlediklerinin doğru mu, yanlış mı olduğu belli değil! İki tane medya
grubu, kendi çıkarlarına uygun yayın yapıyor. Ülke çıkarlarını düşünen yok…
Herkes istihbaratçı, herkes özel harpçi, herkes uzman polis gibi! Ne işlerine
gelirse veya zaman doldurmak için işkembeden atıyor! Ben siyasetçiyim.
Olayların sonucu ile ilgilenmek, polisin ve yargının işidir.
Fakat olayların çıkış nedenini ve nerelere evrileceğini,
ülkeme ve insanlarıma nasıl zararlar vereceğini önceden görmek, yetkili
mercileri uyarmak, benim görevimdir. 2007 yılından beri fert olarak, 2018
yılından bu yana Çoban Ateşi Hareketi Başkanı olarak, 26 Ağustos 2020 yılından
beri de DOĞRU Parti Genel Başkanı olarak arkadaşlarımla bu görevi yerine
getirmeye çalışıyoruz.
Yaşadığımız ve yaşayacağımız olaylar, emperyalist
devletlerin uzun zaman önce planlayıp, piyasaya sürdükleri projelerdir. İsmi
bazen Arap Baharı olur bazen Genişletilmiş Ortadoğu Projesi olur ama hedef hep
bizim topraklarımızdır ve dibimizde ikinci İsrail olarak görev yapacak Kürt
Devletini kurulması ve Türklerin Anadolu’dan sürülmesidir…
Devlet Bahçeli’nin aldığı talimat gereği, 2002’de ülkeyi
erken seçime götürmesi, özellikle dış kaynaklı ekonomik krizlerin gündeme
gelmesi, AKP’ye iktidar yolunu açtı. Erdoğan henüz milletvekili seçilmemişken
ABD Başkanı tarafından Oval Ofiste ağırlandı ve Başbakanlık iznini oradan aldı!
Ne karşılığında, onu yakında tüm açıklığıyla öğreneceğiz. Tıpkı Marshall
Yardımının Türkiye’ye 1947 yılında dayatılan şartları gibi, (Köy Enstitüleri kapatılacak-Tren yolu
yapılmayacak- Uçak Sanayisine girilmeyecek- Ağır sanayi yatırımları olmayacak
vs) gibi AKP iktidarını desteklemek için bazı şartlar öne sürüldü. Erdoğan bu
şartların tümünü derhal kabul etti.
Şartlardan bazıları; ülkede Kemal Derviş’in altyapısını
hazırladığı neoliberal yani kapitalist politikalar uygulanacak, Türk
Ordusundaki Atatürkçü subaylar sahte delillerle suçlanacak ve “Askeri Vesayet”
aldatmasıyla zindana atılacak, Erdoğan’a şartsız biat edecek Atatürk düşmanı
subaylar kritik görevlere getirilecek, yüksek yargı, FETÖ kanalıyla
baskılanacak, Türkiye’de tarım bitirilecek ve tarım-hayvancılıkta ithalatının
önündeki engeller kaldırılacak.
İşçi sendikaları ve ekonomi ile ilgili STK’lar ya
işlevsizleştirilecek ya da başlarına iktidarın adamları getirilecek, bankacılık
sistemi yabancıların kontrolüne verilecek, limanlar havalimanları
özelleştirilecek, yabancılara toprak satışı serbest olacak, sağlık ve eğitim
sektörü “Kâr amaçlı” olacak! Dünyanın jandarmasından aldığı güçle, önce basını
haram para ile sahiplenen AKP, devleti soymaya başladı. ABD tak diye emrediyor,
AKP şak diye yapıyordu. Önce FETÖ ile başlayan paylaşım kavgası, sonra her
kanunsuz işlerinde kullandıkları yandaş mafya ile çatışma şeklinde devam etti. Artık, sırlar dökülmeye
başlamıştı!
Yanlış ekonomik politikaları bilerek uygulayarak, insanları
fakirleştiren ve sadakaya muhtaç hale getiren AKP, sonunda “Devlet Sopasını” ve
“Din silahını” kullanmaya başladı… Bugün yaşadığımız, Sedat Peker’den Reza
Zarrab’a, SBK’dan İnan Kıraç’a giden maceranın kısaca özeti budur. Önümüzdeki
günlerde “aaa bu da mı” diyeceğiniz haberleri duyacaksınız.
Soru şudur: Ne yapacağız? Başımıza gelenlere razı olup,
uysal koyunlar mı olacağız, yoksa yettiniz be defolun gidin başımızdan mı
diyeceğiz? Bu emperyalist tuzaktan nasıl ve kimlerle çıkacağımızı, izin
verirseniz yarın anlatacağız. DOĞRU Parti’nin önerilerini beğenirseniz, lütfen
bize destek verin. Beğenmez iseniz siz önerilerinizi söyleyin tartışalım. Ama
lütfen, sessiz kalmayın. Seyirci kalmayın. İnsan, evlatlarının torunlarının
geleceği hakkında tarafsız olabilir mi? Taraf olun ve sesinizi çıkarın.
Sağlık ve başarı dileklerimle…