Çok değerli aydınlarımızdan Sayın Yusuf Samim Lütfü,
çalışmalarını Elpis Yayınlarından çıkan “DENEMELER” adlı eserinde topladı ve
yayınladı. Mutlaka okunmasını öneririm. Bugün YSL’nin yazılarından birini bir
siyasetçi bakışı ile sunacağım. Umarım beğenirsiniz! ABD, Siyasal Ümmetçiliği
(Siyasal İslam’ı) hiçbir zaman düşman olarak görmemiştir. Batı ise, her zaman
ve sürekli olarak Müslümanların en karanlık, en gerici kesimleriyle ilişki
kurmuştur.
Hıristiyan inanışında Kilise tam bir otoritedir.
Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesinde, Mesih İsa “günahları bağışlama” yetkisini
Tanrı’nın adaletinin ve merhametinin araçları olan Havarilerine, dolayısıyla
onların halefleri Piskoposlara, Pederlere verdi. Bu kişiler Baba-Oğul-Kutsal
Ruh adına, itiraf karşılığında günahları bağışlayabilirler. Böyle bir muazzam
güce sahip olan kilisenin, Hıristiyanlar üzerinde etkili olması, din
istismarına izin vermemesi, Hıristiyanlıkta dine dayalı terörün olmaması, varsa
dahi küçük çapta olması sonucunu doğurur.
İslam’da böyle bir ruhban sınıfı yoktur. Allah ile kul
arasına kimse giremez. Emperyalist devletlerin kurdurdukları “İslami Terör
Örgütlerinin” her istendiğinde kontrol edilememesinin, yarattıkları canavarın
gelip onları vurmasının başlıca sebebi budur… 1923 yılında Atatürk ve silah
arkadaşları tarafından emperyalizme karşı verilen “Kurtuluş Savaşı” sonucunda
kurulan ve İLK KEZ BİR MÜSLÜMAN TOPLULUKTA, laik-demokratik bir halk iktidarı
tesisi olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN, diğer Müslüman topluluklar İÇİN ÖRNEK
OLMASI ihtimali, emperyal devletleri korkuttu.
1928 yılında, ABD’nin manevi babası İngiltere, MISIR da
İngiliz Gizli Servislerince Hasan El Benna’ya “Müslüman Kardeşler” (İhvan-ı
Müslimin) örgütünü kurdurdu. Örgüt, İslam’ı bir din bir inanç sistemi dışında,
bir yönetim şekli, yani Kur’an’ı esas alan bir anayasa, pozitif hukuk yerine
şer’i hukuk uygulayan bir ideoloji haline getirdi! Örgüt iktidar olmak
istediğini, laikliği reddettiğini açıkladı. İşte “Siyasi Ümmetçilik-Siyasi
İslam” tam da budur… Yazının bu kısmında birkaç küçük hatırlatma yapalım;
Erbakan, “Müslüman Kardeşler” örgütünün Genel Sekreteri idi.
Davutoğlu, Esad’a “Suriye Kabinesinin yarısını “Müslüman
Kardeşler” örgütünün vereceği isimlerden oluştur, diye baskı uygulamaya kalkmış
ve Suriye ile ilişkilerimizin bozulmasının ana sebeplerinden birini
yaratmıştır. Diyanet İşleri Başkanı, ASSAM Kongresinde, Kur’an ile tam uyumlu
bir anayasa, Şer’i Hukukun uygulanması, Arapçanın resmi dil olması konularını
karar altına aldırmıştır. İşte zurnanın zırt dediği yer, yani Siyasi Ümmetçilik-Siyasi
İslam budur…
Hiç düşündünüz mü?
Kapitalizmini, liberalizmini dünyaya, özellikle Müslüman
ülkelere pazarlayan Batı, neden laikliği kendi dışındakilere çok görür ve asla
önermez? Ya da Batı, Müslüman topluluklarda neden Laik Demokrasileri değil de,
Siyasal Ümmetçileri destekler?
Aziz Türk Milleti; Emperyalist devletlerin bu
davranışlarının sebebi sömürüyü “DOĞAL”, Efendi-Uşak ilişkisini “VAZGEÇİLMEZ”
olarak gören hastalıklı Anglosakson ahlakıdır. Onlara göre herkes uşak olarak
haddini bilecek, efendilik sadece onların olacak!
Eğer siz, ülkenizin Başbakanlığını ve BOP Eşbaşkanlığını ABD
Başkanının elinden Oval Ofiste alırsanız, bilin ki varsa özgür iradenizin,
“ÖZGÜR” kısmını da orada bırakmışsınız demektir. Hele bir de, hırsızlık
paralarınızı ve yurtdışı yatırımlarınızı yakaladılarsa, siz REHİN alınmışsınız
demektir. Üzülerek söyleyebilirim ki, ne bu şeytanlarda oyun biter, ne de
Atatürk’ün Sevr paçavrasını kafalarına geçirmesinin acısı!
İhvancı AKP’nin bittiğini, ABD-İngiltere-İsrail-Batı biliyor.
Yeni eleman gerek! Light AKP için, CHP’nin yanına yamadıkları Davutoğlu-
Babacan larvalarını kullanıyorlar. Sizce Kılıçdaroğlu, bu yazılanları bilmiyor
mu? Dostlar bize “Muhalefete Muhalefet” yapıyorsunuz, bunlar ehven-i şer diyor!
Onlara, Büyük Önder Atatürk’ün bir sözü ile yanıt verip yazıyı bağlayalım;
“EN KÖTÜ ŞER, EHVEN-İ ŞERDİR!”
Elbette ki sadece yazıp, seyretmiyoruz. Her alanda,
gücümüzün yettiği kadarıyla bu emperyalist oyunu bozmak, insanlarımızı “Kör
İhvan kuyusuna” düşmekten kurtarmaya çalışıyoruz. Türk Milleti için her türlü
fedakarlığa gönüllü olan siyasetçilerle üçüncü ittifak olan “ÜLKEM TÜRKİYE”
ittifakını kuracağız. 13’ncü Cumhurbaşkanını HDP-PKK şer cephesinin
belirlemesine izin vermeyeceğiz. Tabii ki, Aziz Türk Milleti ister ve desteklerse…
Not; Bugünden itibaren T.C Devletinde, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı” diye
bir makam yoktur. Anayasa yürürlükte iken, Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde (!) İLK
KEZ Cumhurbaşkanı önünde, bir tarikata şeyh atanmıştır.
Sadece bu eylem, onlarca yasa maddesinin ve Anayasamızın
ihlalidir…