“De ki; ben kendime Allah’ın dilediğinden başka ne bir
fayda ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, iyiyi
çoğaltırdım ve bana kötülük dokunmazdı. Ben, sadece inanan bir kavim için bir
uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” (A’raf,188)
Bu
ayet, İslam dininin temel prensiplerinden birkaçına esas teşkil etmektedir. Bu
ayete derinlemesine bakıldığında ve detaylı bir şekilde ele alındığında şu
esasların çıkartılması mümkündür.
Yüce
Allah bu fermanıyla, insanları şirkten temizlemeye çalışmaktadır. Tevhid
akidesini tahrip edecek ve inancın bütünlüğünü ve doğru yolunu tıkayacak ve
bozacak olan şirkin önemli bir yönünü dile getirmektedir…
Bazı
insanlar peygamberlerine veya şeyhlerine,ya da önderlerine kutsallık
atfederler. Onların sihirli bir değnek gibi dünyayı değiştireceğine inanırlar.
Bu kişiler ölmüş olsalar bile, onun mezarına gidip, onu vasıta kılarak Allah’a
yalvarırlar. Bu durum İslam’ın doğrudan Allah’tan dilekte bulunabileceği
ilkesini yaralamaktadır…
Diğer
taraftan bu tür davranış, Yüce Allah’ın selahiyet alanı ile, insanın selahiyet
alanını birbirine karıştırmaktadır. Bir insan peygamber bile olsa, yapamayacağı
bazı işler vardır. Bazı meselelerde yetersiz kalacağı inancını beslemek
zorundadır…
Kuran
öncesi toplumlarda, bazıları bazı insanlara kutsallık vermiş, hatta ilahlık
atfedecek kadar ileri gitmişlerdir. Bunların en tipik örneği, Yahudilerin Uzeyr’e,
Hristiyanların Hz. İsa’ya atfettikleri tanrılık özelliğidir. Bazen de Firavun
gibi kişiler, kendilerini halklarına tanrı olarak takdim etmeye çalışmış ve
halkı buna zorlamışlardır…
İşte Kur’an,
insanların insanları putlaştırmak suretiyle, sebep oldukları şirki ortadan
kaldırmak için gönderilmiştir. Başka bir ifadeyle, Kuran’ın gönderilmesindeki
bir neden de budur. Kur’an, ayetin birinci bölümünde yer alan şu ifade ile, bir
beşerin kutsallaştırılamayacağına ve
onun her şeyin üstesinden gelemeyeceğine ışık tutmaktadır. Ayetin birinci
bölümü şöyledir: “De ki, ben kendime, Allah’ın dilediğinden başka ne bir fayda
ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim.”
Demek ki, yeryüzünde
Yüce Allah dilemedikçe hiçbir şey olmaz. Bir peygamber bile kendine fayda temin
edemez, zarar da dokunduramaz. Bu konuda hiçbir güce sahip değildir. Yüce
Allah, bu ilkeyi insanlara ilan etmesini Hz. Peygamberden bizzat istemektedir. Ayetin
bu kısmından anlıyoruz ki, fayda ve zarar vermede kendisine malık olmayan, yani
bir güce sahip olmayan bir peygamber kutsallaştırılamaz. Yüce Allah’ın
kudretinde olan bir şeyin yapılması ondan beklenemez…
(Devamı haftaya…)