SON DAKİKA
SON DAKİKA


Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç'ten
7.02.2019

Bu dünyayı, bu düzeni idrak etmemiz ve bundan ders almamız için dünyanın yetiştirdiği bilge insanları iyi okumamız gerektiğini düşünürüm...

O bilge insanlardan biri de Bosna Hersek Cumhuriyeti’nin unutulmaz lideri, “BİLGE KRAL” olarak adını tarihe yazdıran, Türk dostu merhum Aliya İzzetbegoviç’tir.

Arkasında unutulmaz bir isim ve o ismi ile birlikte her bir cümlesini uzunuzadıya düşünmemiz gereken sözler ve tespitler bırakmıştır. Bugün o sözlerden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum...

***

“Müslümanlar, Kur’an hayatta nasıl uygulanacak sorusundan kaçmak için, Kur’an’ın nasıl okunması gerektiği hususunda geniş bir ilim ürettiler.”

“Kur’an ve İslam, sadece hocalara bırakılmayacak kadar önemlidir.”

“İlimle din, birbirinden ayrıldığı takdirde, din insanları geri kafalılığa, ilim ise ateizme sürükler.” 

“Yeryüzünün öğretmeni olmak için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım!”

“İyi insan olmadan iyi müslüman olamayız.”

“Bütün yücelik ve şükran Allah’a aittir ve insanların gerçek kalitesini ancak Allah tespit eder!”

“Din, hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.”

“Ben olsam müslüman Doğu’daki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünme’ dersleri koyardım. Batı’nın aksine, Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.”

“Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler. Biz kin gütmeyeceğiz ama asla yapılanları unutmayacağız ve her şey bittiğinde hatırlatacağımız şey düşmanlarımızın sözleri değil dostlarımızın sessizliği olacaktır. Biz ölüyoruz ama onlar da kazanmıyorlar...”

“Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgarda savrulup gider.”

“Kur’ân edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.”

“Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.”

“Bir şahsın yüceltilmesi hadisesi, geçmişte ve bugün var ama İslam’a kesinlikle yabancıdır! Çünkü bu bir çeşit putçuluktur!”

“Sanat için soyunana alkış tutanlar Allah için giyinene neden zulmederler?”

“Hayvanlar aç iken tehlikeli olur. İnsanlarsa tok iken tehlikeli oluyorlar.”

“Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz. Kitaba uyacağız.”

“Düşmanına benzediğin zaman, savaşmanın anlamı kalmaz.” 

Son sözü ise çok ama çok anlamlıdır. Demiştir ki;

“Çok yaşadım, çok yoruldum! Şimdi Sevgilime kavuşmak istiyorum!”

***

İşte “Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç’in ardında ders olarak bıraktığı sözlerin bazıları böyle.

Her biri düşündüren sözler...

İzzetbegoviç öyle bir liderdi ki;

Mezar taşında yazan “Her şeye kadir olan Allah’a yemin ederim ki köle olmayacağız” sözü hayatı mücadele ile geçen liderin Boşnak halkına bıraktığı en önemli vasiyetidir.

BORU YETMEDi BORU!..

Halk arasında konuşurken yaşama bakış açısında isyan gibi bir deyim vardır hep...

Deriz ki;

“Sen ne anlansın halimden!”

Hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değildir...

İnsanların yaşam tutunma mücadeleleri de öyledir.

Dışı seni yakar içi beni misali...

Bakın çok ama çok şey anlatan size kıssadan hissi gibi bir olay...

*

Bir gün bir antropolog, bir fizikçi, bir matematikçi, bir kimyacı bir de jeologdan oluşan grup bir bölgede araştırma yapmak için açık araziye çıkmış.

Sonra bir anda yağmur başlamış ve bunlar ıslanıp hasta olmamak için yakınlarda bulunan bir dağ evine giderler. Evin sahibi onları odada oturtur ve sıcak bir şeyler getirmek için evin mutfağına gider.

Odada oturan grubun ilgisi bir anda sobaya çevrilir.

Çünkü adamın sobası yerden yarım metre yüksekte ve altında da taşlar diziliymiş. Hepsi bunu tartışmaya başlamış.

Fizikçi: “Köylünün sobayı yarım metre yükseğe kurmasının nedeni konveksiyon sayesinde odanın daha çabuk ısınmasını sağlamaktır” der.

Kimyacı: “Köylü, aktivasyon enerjisini varsayarak sobayı daha çabuk yakmak için yarım metre yükseğe kurmuş” der.

Jeolog ise köylü, bu bölgenin fay hattına yakınlığını bildiğinden bir deprem esnasında sobanın yere değil de taşların üzerine devrilmesini ve dolayısıyla yangını önlemeyi amaçladığını söyler.

Matematikçi: “Köylü odayı daha verimli ısıtmak için sobayı geometrik açıdan odanın tam ortasına kurmayı amaçlamış” der..

Antropolog: “Bu köylü eski dönemlerdeki ateşe tapmak dinine bağlı olduğundan ateşe saygı mahiyetinde bu sobayı yarım metre yukarıda tutmuş.” der..

Bakın ne olur?

Bu esnada köylü içeri girer. Hepsi birden köylüye sobayı neden yarım metre yukarıda kurduğunu sorar.

Köylü gayet saf bir şekilde bakın nasıl cevap verir: BORU YETMEDİ BORU!

*

Köylünün cevabı çok şey anlatıyor değil mi?

Siz ne anlarsın benim halimden misali.

VE ALEYKÜM SELAM BAŞMÜDÜRÜM!...

Bir zamanlar ortada dolaşan rüşvet iddiaları için dönemin başbakanı “Benim memurum işini bilir” demiş ve çok tartışılmıştı.

Acı ama gerçekti.

Ne yazık ki bu, ülkemin gerçeği...

Makam ve mevki sahibi olmak için yollardan biri de dini alet etmek.

Üstat Yılmaz Karahan’ı dinleyelim:

Bir dostum anlattı:

...Müdürlüğüne yeni başmüdür atanmış. Başmüdür, muhafazakar biri.

Mesainin uygun zamanlarında ibadetini ifa ediyormuş.

Cuma günleri de, müdürlük binasının yakınında bulunan camiye gidermiş.

Başmüdürün gözüne girmek isteyen 4-5 personel de, başmüdürü izler, aynı camiye giderlermiş. Başmüdür bunlara karşı ilgisiz davranıyormuş.

Personellerden biri, cuma günü başmüdürün sol tarafına oturarak aynı safta omuz omuza olmuşlar.

Namaz bitmiş, imam “Es-selâmu aleyküm ve rahmetullah” diyerek önce sağa başını çevirerek selam vermiş.

Tabi bütün cemaat de sağa başını çevirerek “Es-selâmu aleyküm ve rahmetullah” demiş.

İmam “Ve es-selâmu aleyküm ve rahmetullah” diyerek başını sola çevirmiş, bütün cemaat de selam vererek başını sola çevirdiğinde, başmüdürün yanında oturan yalaka uyanık personel başını sola çevirmeden hala sağa bakıyormuş ve demiş ki:

“Ve aleyküm selam başmüdürüm”

*

Ne yazık ki böyle davranışlar, böyle arayışlar içimize işledi.

Bunun adını yalakalık mı koymak doğru?

Yoksa ‘ne ekersen onu biçersin’ demek mi?

 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap