SON DAKİKA
SON DAKİKA


Beş Lira lazım Kemal!
17.03.2019

Bugün pazar..

Siyasetin dışına çıkalım istedim..

Karşılıklı suçlamalar, belden aşağı atışlar, ağır ithamlar yordu milleti...

Hal böyle olunca da dikkat edin meydanlarda hiç seçim heyecanı yok...

Sanki millet sandığa zorla gidecek gibi bir hava esiyor...

O nedenle bugün kendimi seçim kulvarı dışına atıp, Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili ilk kez okuduğum ilginç ve anlamlı bir anıyı sizlerle paylaşmak istedim...

Yıl 1930...

Muhlis Sabahattin, İstanbul’da opera ve operetler oynayan bir kumpanya kurmuş.

Carmen’i oynuyorlar.

Turneye çıkmışlar.

Trenle, İzmit... 

Full çekmişler.

Oradan Adapazarı...

Havalar bozunca temsil iyi gitmemiş. Eskişehir tam felaket! Kar diz boyu, temsil bile yapamamışlar. Yapamayınca da otelde rehin kalmışlar iyi mi? Beş lira lazım. Beş lira da önemli para ha... Babam anlatırdı. Bebek Belediye’de 125 kuruşa faça masa donatılıp Müzeyyen dinlendiği günler...

Kumpanya karalar bağlamış otelde mucize beklerken, haber duyuluyor:

Atatürk Ankara’dan trene binmiş, Eskişehir’e geliyor. Şapka devrimi, o yıl çıkan ve kadınlarda peçeyi kaldıran kanunla tamamlanmış. Ata, tanıtmak ve anlatmak için dolaşıyor. 

Muhlis Bey, lobide haykırıyor: 

“Atatürk arkadaşım. Parayı bulduk!” 

Kostüm sandıklarını açıyor, içinden bir frak çıkarıyor, giyiyor. Doğru Eskişehir garına... 

Orada görevliler penguen kılıklı adama bakıyorlar.

Biri “Amerikan Sefiri olmalı” diyor. Yol açıyorlar. Muhlis Bey en öne geliyor. Tren gara giriyor. Vagonun camı iniyor.

Atatürk’ün şapkalı eli gardakileri selâmlıyor. 

Sonra iniyor aşağı, karşılayıcılara teşekkür etmek için. 

Bir bakıyor, karşısında yakın dostu Muhlis Sabahattin. 

Kollarını açıyor:

“Muhlis!” 

“Kemal!” 

Sarmaş dolaş oluyorlar. 

Muhlis Bey iki cümleyle özetliyor. 

“Otelde rehin kaldık, Kemal. Beş lira lazım!” 

Atatürk ceplerini karıştırıyor, cüzdanı açıyor. 

Üç tek lira çıkıyor üzerinden... 

“Üç liram var, Muhlis!” 

“Beş lira lazım, Kemal!” 

Atatürk yanındaki dört yıldızlı generale dönüyor: 

“İki liran var mı?” 

Paşa ceplerini karıştırıyor ve 1 lira uzatıyor. 

“Bu kadar var paşam...” 

Atatürk “Dört lirayla idare et Muhlis” diyor. 

“Beş lira, Kemal” diyor, Muhlis Bey... 

Atatürk özel kalem müdürüne dönüyor bu defa. Hasan Rıza Soyak olmalı.

“Bir lira bul” diyor.

Özel Kalem Müdürü ceplerini karıştırıp, beş kuruşlar, on kuruşlarla bir lirayı denkleştiriyor.

Atatürk sonunda “Beş Lira”yı Muhlis Sabahattin’e uzatıyor...

***

Şu anının anlamına bakın...

Sımsıcak...

İçten...

Bu adam bu ülkenin kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk ya...

Ali Poyrazoğlu “Ben bu hikayeyi birinci elden dinledim” dedi.

Kim o birinci el?

“O kumpanyanın Carmen temsilinde Don Jose’yi canlandıran tenor Celal Sururi’den”

Devrin güzelliğine bakar mısınız?

Hani sövdükleri devrin İnanmadınız değil mi? 

İnanılacak gibi değil çünkü. 

Ama Atatürk’ün hangi yaptığı inanılacak gibiydi ki? 

Onun için “Ata” Türk’tü O! 

Teşekkürler Atam!

Sana minnet! Sana şükran! (1)

Kyn;(1) Hıncal Uluç/ http://www.sabah.com.tr/

 

İHANETİN BEDELİ!

Yine ilginç bir olay...

Yine son derece anlamlı...

Osmanlı Padişahı tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar Çarşısı’nı geziyormuş. Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar.

Bir ara gözü kekliklere ilişiyor Padişah’ın. Bir grup kekliğin üzerindeki varakta,

“Tane işi, satış fiyatı 1 altın” yazıyor.

Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı; 300 altın. Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılıyor.

“Hayırdır”diyor satıcıya. “Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?”

Satıcı, “Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor” diyor.

“Tabi bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar” diye ekliyor.

Padişah “Satın alıyorum” diyor, “Al sana 300 altın” Parayı veriyor; hemen oracıkta kekliğin kafasını kopartıyor.

Adam şaşırıp, “Be adam ne yaptın? En maharetli kekliğin kafasını koparttın” diye dövünürken,

Padişah diyor ki:

 “Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bu gibilerin akıbeti er ya da geç budur.”

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap