Ben diyeyim “Yaza yaza” tuşlar
eskidi!
Siz söyleyin “konuşa
konuşa” dilde tüy bitti!
Birileri desin, “anlata
anlata” kafalar şişti!
Ama gel gör ki, “Geçmişten
günümüzü fındık politikaları siyaset sandığına olumlu veya olumsuz hiç etki
etmemiştir” gerçeği rakamlarla da ortada olmasına rağmen, siyaset erbabının
bir kısmı, yanlış da olsa bildiğini okumaya, aynı düdüğü çalmaya devam ediyor.
Son örneği de CHP Genel Başkan
Yardımcısı sıfatıyla açıklama yapan en çok fındık üretilen ilin milletvekili,
hatta eski belediye başkanı da olan Seyit Torun’un; “4 doların altındaki fındık fiyatını asla kabul etmiyoruz”
açıklaması oldu.
Hiç uzatmaya gerek yok!
Yüzde 80’ini ihraç edilen bir
üründe fiyatın oluşumuna, tüketici de dahil sektörün diğer argümanlarını yok
sayarak, sadece üretenlerin penceresinden bakar iseniz yanlış yaparsanız!
Haa, Türk fındığı 4 Dolar eder mi,
etmez mi?
Eder! Etsin! Hatta daha fazlasını
etsin.
Ama siz fındığa üretimden tüketim
aşamasına kadar bir bütün kabul eyleme yerine, sadece üreticiden gelecek 3-5
oyun hesabına değer biçerseniz, “yanlış
tartı ile mal satmaya çalışan satıcılara” benzersiniz!
O ki hesabı kitabı sandıktaki oy
üzerine kurulu olan siyaset adına yapacaksınız Türkiye’deki enflasyon üzerinden
4 dolar nedir ki?
Deyiverin 6-7 dolar olsun bitsin!
Türk fındığının pazar payından
kapmak için dikim alanlarını hızla arttıran, maliyetini de makineli tarım ile
bizim 4-5 de birimize indiren ABD, Şili, Gürcistan, Azerbaycan gibi onlarca
ülke de bayram eylesin!
*
Bu arada Seyit Torun’un 4 Dolarlık
talebi Ordu Altınordu Ziraat Odası Başkanı Atakan Akça’nın “Taban fiyat 3.5 dolar olsun” isteğinin de yarım dolar üzerinde
olduğunu da hatırlatalım.
O ki genelde popülist yaklaşımları
ile bildiğimiz Atakan Akça bu kez 10 yıllık bir sürdürülebilirlik ve
istikrardan da söz eyledi, biz yıllardan beri yineliyor olmuş olsak ta, yaptığı
son tespit ile doğruyu bulmaya başladı demektir!
Akça’nın son açıklamasındaki doğru
tespit şu:
“Fındık
için dolar üzerinden taban fiyatın belirlenmesi gerekir. Burada üretici kadar
sanayici ve ihracatçının da avantajı olacaktır. Çünkü sanayicinin fındığı 10
sene sonra hangi fiyatla alacağını kestiremediği için mamul madde üretecek
hamleleri yapamıyor.”
İç ve dış piyasa istikrarı
açısından burası tamam!
Ama açıklamasında bir cümle var ki,
başta Atakan Akça’nın içinde olduğu Ziraat Odaları olmak üzere herkesin gelecek
adına aklını başına toplayarak, Türk fındığı için sadece fiyat üzerinden kısa
vadeli çıkarlar için çaba gösterilmemesi gerektiğini açık açık ortaya koyuyor.
İşte o tespit:
“Türkiye’deki fındığın kalitesini aromasını yakaladıkları an
bizden 1 kilo fındık almazlar.”
Doğru tespitin yanlış teşhisi ise
kalite yakalama işinin “Türkiye deki
işbirlikçileri” vasıtası ile olduğunu iddia etmesidir.
Çünkü günümüzdeki
araştırma-geliştirme ve teknolojik gelişmelerin bu işler için işbirlikçi
gerektirmeyecek kadar ilerlediğini kör görür, sağır duyar, dilsiz bile konuşur
haldedir.
Kaldı ki verim ve kaliteyi arttırmak,
maliyetleri modern tarım teknolojileri kullanarak düşürmek için çaba
göstererek, dünya fındık üretimindeki payımızı yeniden yükseltmeye çalışma
yerine, halâ başkalarını suçlamak, kabahati kendi dışımızda aramak hem akıl işi
değil, hem de Türkiye’ye kazandırmaz.
Bir kere daha Hünkâr Hacı Bektaş
Veli’ye kulak vererek tamamlayalım:
“Hararet nârdadır,
sacda değildir,
Keramet baştadır, tâcda
değildir.
Her ne arar isen,
kendinde ara,
Kudüs’te, Mekke’de,
Hâc’da değildir.”