SON DAKİKA
SON DAKİKA


İç cephe güçlü olmalıdır
26.02.2018

Cumhuriyet döneminin en ciddi olayları yaşanırken hiç kimsenin hissi olma ve yanlış yapma hakkı olmamalıdır. Tabiatıyla, bu kural en başta tüm yöneticiler için geçerlidir. Bugüne kadar yapılan yanlışlar, yanlıştır ama, geçmiştir(!), bugün bunları da hesaba katarak doğru adımlar atılmalıdır. Öyleyse yöneticiler az konuşup, çok düşünmelidir. Birinci husus budur! Uygulanır mı?

Bakınız, Afrin’de 12 şehit verdiğimiz gün 16 da yaralı gazimiz vardı. Biz onları devlet hastanesine götürdük. Hiç şüphe yok ki tedavileri eksik kaldı ve İstanbul’dan eski GATA görevlisi 7 harb cerrahisi uzmanı getirildi. İhtiyaç karşılanabildi mi? Cevap: Kesinlikle hayır! Bunu söylemek için orada olmak gerekmez. Çünkü tesis ve çalışma düzeni (yani devlet hastaneleri) bu işe uygun değildir.

Bir genel cerrahi öğretim üyesi olarak ifade etmek isterim ki; devlet hastanelerinde askeri sağlık hizmetinin verilmesi, yani, SAVAŞ CERRAHİSİ yapılması asla mümkün değildir. Herhangi bir yaralının tedavisi ayrıdır, çeşitli ateşli silahların yaralarının tedavisi ayrıdır. Buna iklim şartları, salgınlar ve biyolojik silah kullanılması gibi durumlar da eklenirse her şey tamamen değişir.

Çok ciddi çatışma dönemine geçileceği ifade edilirken, seferberlikten bahsedilirken, hemen cephe gerisinde kurulması şart olan askeri sahra hastanesi kurulduğuna dair bilgi alınamadı.

Sonuç: GATA, Askeri Tıp Fakültesi ve diğer askeri hastanelerin kapatılması doğru değildi. Süratle yeniden açılmalıdır.

Efendiler! Bunlar da yetmez!

Kapatılan tüm askeri okullar da süratle yeniden açılmalıdır. Hayati ihtiyaç vardır. Sokak aralarında kurulan sivil üniversitelerde subay yetiştirilemez. Unutmayın, Türk Ordusu bugün tam 2217 yaşındadır. Bilgi ve görgü kaynağı önemlidir. Savaşlarda, iç cephe dış cepheyi oluşturur, daima, daha güçlü olmalıdır.

Bugün Türkiye’mizin güçlü olmaya, bunun için de birlik ve sevgiye, ciddi tasarrufa, aşırı üretime, her şeyden önce doğru planlamaya ihtiyacı vardır. Kimse yanlış anlamasın, seçim hileleri değil, gönül birliği programları ülkeye fayda getirir. Birlikte fazla çalışma yolları araştırılmalıdır. Biz ne yapıyoruz? Özelleştirme ile eldekileri yabancıya hediye ediyoruz. Önce, daha fabrikalar çalışırken “Türkiye Şeker Kurumunu” kapattık. Oysa elin oğlu her şeyin borsasını kuruyor. Şimdi de elde kalan son 14 şeker fabrikasını satıyoruz. Bu demektir ki en az bir milyon insanın geliri sıfıra düşecek, devletin geliri de aynı oranda azalacaktır. ABD ile Suriye’de karşı karşıya olduğumuz çok açıktır. Fakat ABD’nin istediği ekonomik programları uygulamanın adı nedir? Kristalize şeker yerine GDO’lu mısır şurubu üretmek insanımıza doğrudan tatlı zehir yedirmektir! Hem de bizim üreticimizi yok etmek, onun yerine CARGİLL denilen ve uğruna defalarca kanun değiştirdiğimiz şirket uğruna! Allah aşkına bu yanlış karardan vazgeçelim. Milli ve yerli olalım, lütfen!

Çimento fabrikalarını sattık (hem de % 70’ini Fransızlara), ardından TOKİ eliyle ülkemizi şantiyeye çevirdik. Aşırı çimento kullanımı varken, niçin bu malzemeyi kendi fabrikamızdan karşılamayıp, elin gavuruna satıp, işin kârını ona verdik? Bunu akılla açıklayan var mı acaba? Bütün tarım alanlarına inşaat yapıp soğanı İran’dan, sarımsağı Çin’den alacak zavallı duruma düştük. Yok edilen şehir kültüründen ve başkalaştırılan sosyal hayattan bahsetmiyorum, fakat, betonla karın doymayacağını herkesin bildiği de muhakkaktır. Düzeltecek olan yetkililer ise, bunları bildikleri halde birbirinin karşısında niye bu doğruları gizlerler, yakıştırmıyoruz ama niye bu ikiyüzlülüğü yaparlar, anlamak mümkün değildir.

Yüce Allah, Türk vatanını seven temiz ruhlu idarecilerimize ve şanlı Türk Ordusuna “SAĞLAM İRADE ve GÜÇ” versin.

 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap