SON DAKİKA
SON DAKİKA


Bizi aldatan, bizden değildir!
5.03.2018

Cuma hutbelerinde bugüne kadar söylenmiş, Müslümanın işine yarayacak birkaç cümleden birisidir bu ifade.

Bir hadis-i şerif. Yüce Peygamberimizin sözü.

Peki, biz bu sözün anlamına uygun yaşıyor muyuz? Hayır!

Hem vatandaş, hem de idareci olarak doğru dürüst, iyi niyetli ilişkilerimiz var mı? Çok az! Genellikle ortak sıkıntılarımızı yaşarken dürüst oluyoruz. Acı geçince her şey değişiyor. Çünkü balık baştan kokuyor! İnsanımızın önünde özellikle yetkililerin sergilediği güzel örnekler pek görülmüyor!

Her şeyden önce yalanın olduğu yerde hiçbir değer ölçüsü kalmaz, manevi hayat göstermelik bir hal alır. Elbette bu ifadeleri kimseyle alış verişimiz olduğu için yazmıyoruz. Kimseyi de küçümsemiyoruz. İzninizle eklemek isterim: Partizanlar kendi istediklerini anlarlar!

Öyleyse bunları niçin yazdık?

Dışarıda, dünyanın en az dostu olan ülkesinin evlatlarıyız. İçeride, epey zamandan beri de en az güvenilir idarecilerin ve aydınların olduğu devletin vatandaşlarıyız! Bir sözleri diğerini tutmuyor! Her şey o kadar açık ki; kendi yağımızla ayakta durmak mecburiyetinde olduğumuzu her akıl seviyesi idrak edebilir.

Bana kimse bazı güzel şeyleri niçin görmüyorsun diye sormasın! Elbette görüyorum ama o kadar az ki, milli imkânlarımızın büyük çoğunluğunu yöneticiler ziyan ediyor. Yeni yapılan yollar ve köprüler ile övünülüyor. Bunlar zamanın getirdikleri olarak kabul edilebilir. Kendi kendine büyük ölçüde yeterli olmayı hedeflemeyen üretim toplumu olamayan bir Türkiye asla sıkıntılarından kurtulamaz. Öyleyse ileri görüşlü yöneticilere ihtiyaç vardır. Fazla değil 2-3 yıl önce sevilen(!) misafirimiz YPG başkanı Salih Müslim bugün kötü adam oluyor. Bu ne demektir: 3 yıl sonrasını görememektir.

Peki, bizi Afrin’e sokan sebep başkalarının 50 yıl, 100 yıl önce yaptıkları planlar değil midir?

Hangi akıl ve nereden kaynaklanan bir ümit ile bu oyunları anlayıp, gereğini yapacağız ki! İşte endişemiz bu noktadadır!

Şeker fabrikaları satılmamalıdır

Her özelleştirmeden önce ileri sürülen tiksindirici yalan o tesisin zarar ettiği yalanıdır. Bu kalıp yalan hiç değişmiyor. Sonunda üretim tesisi devrediliyor, ya küçültülüp çalıştırılıyor, elde edilen kâr yurt dışına gidiyor veya çoğunluğunda olduğu gibi tesis kapatılıyor. İthalat artıyor, istihdam düşüyor, asgari ücret köleliği genişliyor, katma değer vergileri azalıyor, dış borç artıyor, Türkiye daha çok sömürge ülkesi haline geliyor. Yerli ve milli fabrikalar kapatılıyor, gayri milli Cargill büyüyor.

ABD başkanı, Irak celladı katil Bush istedi diye kurulup, güçlendirilen Cargill firması daha çok zengin olsun diye 14 şeker fabrikamızın kapatılması gündemdedir. Bu fabrika NBŞ diye kısaltılan nişasta bazlı şeker imal etmektedir. Artık Sağlık Bakanlığı da bu tür şekerle beslenilmesinin aşırı şişmanlığı, kalp-damar ve şeker hastalıklarını birkaç kat arttırdığını, üstelik kansere de sebep olduğunu gizleyemiyor. Şeker pancarından üretilen şekerde bu etkiler vardır ama çok daha azdır. Nişasta bazlı şeker, diğer adıyla mısır şerbeti (şekeri) tam bir beyaz zehir etkisi gösteriyor. Bu o kadar önemli ki, insanın hazır alınmış hiçbir tatlı türünü satın almayı şahsen benim canım çekmiyor.

Bu fabrikaların satılmasını önleyebilecek olanlar ise doğru konuşalım AKP mensuplarıdır. İsraftan ve çifter maaş almaktan vazgeçsinler yeter! Onlar bu haksızlığın karşısına çıkmak zorundadırlar.

Bir zamanlar, bir belediye başkanı zamanında üstgeçitlerde büyükçe afişler asılıyordu.

Üzerlerinde şu hadis yazıyordu:

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır!”

Üstelik bu haksızlık, bir kula değil, topyekûn bir millete karşı olursa, daha vahim demektir!

 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap