Tehlike geliyorum diyeli aylar yıllar oldu.
Gelmekte olan tehlike aylardır, yıllardır sinyalini verdi
ama söylenenleri ne duyan oldu geleni ise göreni bırakın tarafına bakanı bile
olmadı!
Nihayetinde tehlike kapıdan içeri girdi.
Ve şimdi ise kapıdan içeri giren tehlikeyi bertaraf etmek
için topluca mücadele edilmeye çalışılıyor.
Ama nereye kadar mücadele edilecek?
Bunu da hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Hani ya koca karı misali bir söz var ya!
Şu an bunun tam söylenme sırası ama, ama da bırakalım
sözümüzü!
Sonunda TÜRSAB dün bütün gazetelere tam sayfa ilan vererek
yaşananlara dikkat çekmek istedi.
TÜRSAB ilanında kanunsuz, kayıtsız ve belgesiz işletmelere
dikkat çekerken, bakanlığa kayıtlı işletmeler, kaçak turizm çılgınlığının
altında can çekiştiğine vurgu yapmakta.
Eeeee sonunda olacağı buydu.
Sonunda oldu da…
Turizm Bakanlığına kayıtlı işletmeler maalesef kaçak ve
kanunsuz çalışan işletmelerle rekabet etmek zorunda kalıyorlar.
Ya da bırakılıyorlar.
Kim tarafından?
Tabii ki devletin kurumları tarafından.
Hadi diyoruz yok mu bu çılgınlığa son verecek bir yetkili ve
etkili kurum?
Korkumuz böyle devam etmesi halinde Trabzon turizmi gün
gelecek Fatiha suresi okuyup, sonunda velladdalin amin diyecektir.
Bizden söylemesi.
BU KADAR OTEL NE OLACAK?
Yeter ki yapın…
Yeter ki istihdam yaratın…
Yeter ki müteşebbisçi olun.
Gerisi bizim işimiz söylendi ya da böyle duyuru yapıldı
herkese, işini layıkıyla yapanları burada ayrı tutuyorum, ben turizm sektöründe
macera arayanlara sesleniyorum.
Bu söylemlerin karşılığında sanki hücum borusu çalmış gibi,
eline tası tarağını alan turizm sektörüne yatırım yapıp teşvik almak için adeta
bir birleriyle yarışır hale geldiler.
Öyle de yarıştılar ki, sektörle hiç alakalı veya alakaları
olmayanlar bir anda kendilerini turizm sektörünün içerisinde buldular.
Gelinen noktada.
Arap turizmi için Trabzon’da öylesine oteller zinciri
oluşturuldu ki, önüne gelen otelci oldu, önüne gelen otel açtı.
Yahu arkadaş bu kadar otel neyin nesidir?
Yarın bugün Arap turizmi azaldığında bu kadar yatırımın
akıbeti ne olacak?
Bunu hiç düşünen olmuyor mu?
Değirmendere’den başlayan oteller zinciri neredeyse yüz
metre mesafeye düşecek şekilde Arsin ilçemize kadar devam etmektedir.
Allah aşkına bunun bir sonu olmayacak mı?
Allah aşkına buna bir dur diyen çıkmayacak mı?
Benden söylemesi böyle devam etmesi halinde çok yatırımcı
çok çok sıkıntı yaşamalarına ramak kaldı.
YA DÖNENLERE, BELGESİZ OLANLARA KİM DUR DİYECEK?
Hadi otel yapanlar teşvikten yararlanıyorlar ama öyle ama
böyle sonunda otellerini veya işletmelerini açıyorlar.
Evlerden otellere dönenlere…
Bu yetmezmiş gibi evlerini apartlara çevirenlere ne demeli?
Evden otele…
Evden apartlara dönenleri de işin içerisine kattığımızda
oluşturulan tabloyu düşüne biliyor musunuz?
Üstelik TÜRSAB’ın yazdığı gibi kontrolsüz, kanunsuz ve
kayıtsız şekilde bu gibi işletmelerin
sektöre dahil olduklarında ortaya çıkan önemli sorunların
hem sektöre hem de işletmelerini kanunlar çerçevesinde sürdürenlere getirdikleri külfet ve yaşattıkları
olumsuzlukların turizm sektörüne vurulan en büyük darbe olmaktadır.
O nedenle yarını beklemeden bu günden itibaren turizm
sektöründe önlemler alınmalıdır.
Ve sektörde faaliyet göstermek için belgeleri olmayanlara da
en yüksek cezalar verilmelidir.
Yoksa bunun önüne kimse geçemez geçemeyecektir de…
DEVECİ’NİN ANLATTIKLARINDAN DERS ALINIR
Arap ülkelerinden gelen turistler sadece şehir merkezini
kullanmıyorlar.
İlçelerimizden tutun köylerimize yaylarımıza kadar
gidiyorlar.
Yayla turizmini süreklilik haline getiren hatta yaylacılar
grubu oluşturan Bülent Deveci ile önceki gün görüştüm.
Deveci’ye, Orta Doğu’dan gelen Arap turistler yaylalarımızı
da gezip oraları da kullanıyorlar mı
diye bir soru yönelttim.
Bülent Deveci’nin söylediklerini noktasına virgülüne
dokunmadan aynen yazıyorum:
“Evet biz her hafta bir yaylamızı ziyaret edip gözetiyoruz,
gittiğimiz yol güzergahlarında ve yallarımızda Arap turistleri de görüyoruz,
inanır mısınız hepsi dere kenarlarında yada bazı yerlerde çimlerin üzerine
kilim vs. gibi şeyler ne bulursa serilip onların üzerlerinde yemeklerini
yiyorlar. O güzergahlardaki lokanta ve türü şeyleri çok kullanmıyorlar, bu
bizim dikkatimizi çekti ve gittiğimiz yerlerdeki işletmecilere sorduk, neden
Arap turistler sizlerden yemek yemiyorlar? İşletmeciden aldığımız cevap bütün
esnafa örnek olacak cinstendi… Ben dahil
olmak üzere esnaların çoğu Arap turistler anlamaz diye, onlara fahiş fiyat
uygulaması yaptık ve sonunda bu noktaya geldik. Adamlar haklı. İşte olayın
özeti bu.”
Evet beyler bayanlar…
Evet yetkili ve etkili kimseler…
Evet bölgemizin esnafları…
Hepimiz el birliği ile Arap turizmin sonunu getiriyoruz.
Bülent Deveci’nin anlattıklarından temennimiz herkesin
üzerine düşen payı almasıdır.
İnşallah da o pay alınır diyorum.