Çocuklara değerlerimizi öğretseydik, dokunulmazlara
dokunulmayacağını söyleseydik, kırmızı çizgilerimizin neler olduğunu
bilselerdi, hatta ebeveyn olarak kendi çocuğumuzun hatalarını kapatıp, başka
çocukların hataları adına yorum yapmasaydık, bugün daha mutlu günlere
uyanabilirdik, eminim.
Bu hafta, bir ergenin yaptığı, akıl almaz bir yanlışla
şaşırdık.
Kimi, bu nasıl bir çocuk dedi. Kimi, yazık sana çocuk dedi.
Kimi, bunu ona kim yaptırdı dedi. Kimi sustu. Bir şey dersem, bizimkiler ne der
diye. Kimi…
Bu kural tanımaz ergen, Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisinin
özgürlük sebebi olduğunu bilseydi, acaba yine bu kadar çirkinleşir miydi?
Bizde hain üretmek, bölmek, nefret yaratmak,
kategorizeleştirmek çok kolay da birleştirmek, biz olmak çok zor.
Bu durum bizlerin demesi ve yazmasıyla da düzelecek gibi
değil maalesef.
Fatih Altay’lının dediği gibi “Atatürk düşmanlığı moda
haline geldi”
Sorarım size Atatürk size ne yaptı?
Mitolojide Yunanlı Argos ustanın, kullandığı kendine özgün
dile, Argo diyoruz. Bugün hala anadilin içinde kullanılan argo, daha çok
küfürlü kelimelerden oluşuyor. Bu dili kullananlar ise, ergen dediğimiz 12 ve
17 yaş aralığında ki çocuklardır. Büyüdüğünü göstermek için bu çocuklar, hep
argo dilini kullanılır.
Yeterli deneyim, olgunluk ve yeteneği olmayan bu ara
dönemdekiler, çocukluk ve gençlik arasında sıkışıp kalmışlardır. Hep
kendilerini gösterme ve ifade etme derdindedirler.
Çok fazla etki
altında kalırlar. Sürekli birbirine hakaret eden ve bu yaptıklarına gülen bu
ergenler, kullandıkları bu argo dille de kendilerini çok zeki olarak
zannederler.
Her şeyi tiye alırlar. İşte bu çok ciddi bir sorun bence. Bu
durum karşımıza Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e
çok çirkin bir biçimde hakaret eden ergeni getirdi.
Sözde özgür ve kendine güvenen bu figür, çok tehlikeli ve
ciddi bir sorundur.
Bugün söz geçiremediğiniz bu saygısız çocukları, yarınlar
bize nasıl gösterecek?
Hemingway “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” adlı kitabında, kısaca
kendi devrim ideallerinden uzaklaşan insanların, dönüştüğü kişiliği
anlatır. Bu da ortaya, ardından
koşulacak, uğruna mücadele edilecek olguların olmadığı gerçeğini koyar.
Hayatımızın kırılma noktaları vardır. Bu dönemde işler
tehlikeye girer. Sanırım millet olarak böyle bir kırılma noktasından geçiyoruz.
Oysa muhteşem olmak ne kadar nadirdir.
Öyle ki, dünyanın kabul ettiği bir devrimci, deha, kahraman,
kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk’ün nadir ve nadide olduğunu görememişsin çocuk.
Yazık sana ki kör olmuşsun.
O elinde tuttuğun resmin, kime ait olduğunu biliyor musun?
Biliyorsan nedir bu düşmanlığın? Bilmiyorsan sen nerede eğitim alıyorsun?
Sen ve senin gibiler, birilerinin uydurduğu yalana sağdan,
soldan, yukarıdan, aşağıdan nereden bakarsanız bakın, sadece inanırsınız.
Araştırmadan, yorumlamadan, düşünmeden.
Bir tiyatro izler gibi izliyoruz, her şeyi. Bugünü anlamak,
dünü bilmekten geçiyor. Bu dönemin aynasında, nedense hep değerlere saygısızlık
ve hakaret var. Biz bu günlerde Mustafa Kemal Atatürk’e yapılan ihaneti
izliyoruz; canımız acıyarak.
Daha fazla neyi göreceğiz acaba?
Neyi duyacağız, ne
konuşulacak, artık susun, konuşmayın demek için…