Tanrı düşmanlarıma acısın ve merhamet göstersin; çünkü ben
göstermeyeceğim. General Marshall
Savaşta yasalar susar. Marcus Tullius Cicero
Savaş, kimin haklı olduğuna değil, kimin güçsüz olduğuna
karar verir. Bertrand Russel
Sanırım hayvanlar tek bacaklı, insanlar ise üç bacaklı olana
dek, kötülükler bitmeyecek, bu da benim sözüm. İçimde susmak bilmeyen ve
sürekli yaz diyen bir ses var. Kötülüklerin, kötülerin son bulması için sürekli
konuşuyor, hiç susmadan.
Küf tutmaya yüz tutmuş insanlık, kendilerini savcı, hâkim,
yasa kabul edip hesap kesiyor.
Öldürüyor, işkence ediyor, bombalıyor, sakat bırakıyor…
Hayatımızın kurgusunu, maalesef artık küresel güçler
belirliyor.
İsrail’de, Filistin’de ölen insanlar için, senaryoyu
yazanlar, sadece kin ve nefretle bu senaryoyu yazdı. Ve ortalığı kan gölüne
çevirdi.
Sanırım masallarda ki hepsi mesut ve mutlu yaşadılar
cümlesi, artık bu yüzyılda ve gelecekte olası değil, hayaldir.
Bilerek ve isteyerek insanları katletmek, nasıl bir
psikopatlıktır.
Akşamları haberleri izlerken, üzerimize adeta kan sıçrıyor.
Üzülüyorum o insanların her şeyi yarım kaldı diye, sevdiklerini kaybettiler
diye, ne yapacaklar diye... Çoğunun kalbi artık çarpmıyor. Hoş kalbi
çarpanlarda, adeta taş kesmiş gibi. Taştan bir kalbe hangi adaleti
anlatabilirsin ki? Çivisi çıkmış bu dünyaya, tekrar çiviyi çakacak kim kaldı
ki?
Bilerek ve isteyerek yüzlerce insan öldürene, insan mı
denir, ne denir?
Kimin sözü bilmiyorum ama bir makalede okudum “Demokrasinin
anahtarı yoktur; çünkü özgürlüğün bütün kapıları açık olduğu zaman demokrasi
vardır” acaba insan hakları ne zaman, insanlar için hazır olacak. Gerçekten
uğruna beyannameler yazılan bu haklar, bir gün hayat bulacak mı?
Savaşın çocukları olmak.
Dışarıda bombalar patlarken, endişe, korku, panik ve ne
olacak korkusu ile beklemek. Tüyler ürpertici.
Çocuklar ölümü bekler mi?
Savaş mağduru çocuk ifadesi ne kadar acımasız bir ifadedir,
çocuk ve savaş bir arada olmamalı. Biri çiçek diğeri kan ve gözyaşı.
Bugün savaşın çocukları, eğer hayatta kalırsa, kendi
hayatlarından, geriye doğru yolculuk yaptıklarında neler görecekler ve
söyleyecekler?
İlkel savaşın yaşandığı kıyılara çocukların vurduğu, elleri,
bacakları yüzleri bombalarla parçalanmış çocuklar, Müslüman’ı, Yahudi’si,
Hıristiyan’ı bu savaşların nedenini anlar mı?
“Hayatta kalan tür, ne güçlü, ne de zeki olandır. Hayatta
kalan tür, değişime en iyi ayak uydurandır” demiş Darwin. Kapitalistler ayakta
kalmayı değişimle, yeni topraklara sahip olma ve hep benim olsun arzusuyla
yaşıyor ve öldürüyor.
Bizler gökten inen melekler değil, yerden yükselen
maymunlarız. Şu anda “Maymunlar Cehennemini” tekrar izlerken, bu yazıyı
yazıyorum. Maymunlara yapılan işkenceler sonucu, gücü ele geçiren maymunların,
insanlığa karşı yaptığı zulümle, insanın, insana yaptığı zulüm arasında, hiçbir
fark göremiyorum.
Savaşın ortasında ki çocuklar, ister Müslüman, ister Yahudi,
ister bilmem ne, her gün öfkeli hava muhalefetleri ve acımasız rüzgarlarla
çarpışıyor.
NEREDE BİR ÇOCUK ÖLÜYORSA, BİLİN Kİ ORADA İNSANLIK YOK
OLMAYA BAŞLAMIŞTIR. ARTIK ŞEYTANLARIN MELEKLERİ KATLİ DURSUN. YETER!
Ulu Önder Atatürk “Milletin hayatı tehlikeye girmedikçe,
Savaş bir cinayettir “demiş. Bundan büyük söz var mı? Nokta