Hazır karneler dağıtılmış, yaz tatili başlamışken ücretli
öğretmenlerin maruz kaldığı kabul edilemez tutuma değinmeden
geçemeyeceğim. Ders saati ücreti ile
çalışan, aylık eline 2 bin 500 ila 3 bin 400 lira arasında para geçen Milli
Eğitimin ‘maaşsız’ öğretmenlerinin sesi artık duyulmalı. Her birey öğretmenliği
seçerken, onurlu bir mesleğe adım attığını bilir. Bunun güveni ve özgüveniyle
yetiştir. Öyle ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk dahi,
başkomutanın yanında başöğretmen unvanını ömrü boyunca taşıdı.
**
2021 yılında Sayıştay raporuna göre 138 bin 393 öğretmen
açığı var. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 85 binden fazla ücretli öğretmenle
öğretmen açığının bir kısmını gideriyor. Hatta birçok ücretli öğretmen, kadrolu
öğretmenler gibi önemli sorumluluklar üstleniyor. Neden mi? Çünkü eğitimin
gövdesi, can damarı olan öğretmen sorumluluktan kaçmaz. ‘Ücretli’ ayrımına
takılmaz. Tek eksiği KPSS olan bu öğretmenlerimizi baş üstünde tutmamız
gerekirken, asgari ücretten az bir maaşa mahkum ediyoruz.
**
Türkiye’nin enflasyonla boğuştuğu bir dönemde, bırakın
ailesini geçindirmeyi, tek başına yaşamını idame ettirmek isteyen ücretli
öğretmenlerimiz bu paralara geçinebilir mi? Mümkün değil. İşin özü, bu eğitim
neferleri maalesef verdikleri hizmetin karşılığını maddi manevi alamıyor.
Ücretli öğretmenlerin; geçinemeyeceği cüzi miktarlara mahkum edilmesi asla
kabul edilemez.
**
Şunun da altını çizmek istiyorum; atanmış kadrolu
öğretmenlerimiz elbette maddi olarak farkı hissedecek. Ancak ben eminim ki,
asgari ücretten bile düşük maaşlara çalışan ücretli öğretmenlerin durumlarından
onlar bile memnun değildir. Mesleklerini
bir an önce yapma aşkıyla görev alan, tecrübe edinmek için atanacak puanı elde
edene kadar ücretli öğretmenliği tercih eden (tercih edilen) öğretmenlerimiz
MEB’in yapacağı ivedi çalışmayla maddi anlamda rahatlatılmalı, yeni dönemde
onlara ‘nefes’ olunmalı.