SON DAKİKA
SON DAKİKA


Kintsugi!
6.04.2018

Ülke pahalıydı. Hem de her şey pahalıydı ve çok pahalıydı. Maaşım sınırlı, ben bu duruma sinirliydim. Ama her yeri görmek, yeni insanlar tanımak, yeni deneyimler kazanmak istiyordum. Bana standart bir araştırmacı geçinebilsin diye verilen bir maaşla tüm Japonya’yı gezmenin imkansız olduğunu anladığımda, kendimi haftasonları bir Japon ailenin 10 yaşlarındaki çocuğuna İngilizce ders verirken buldum. Buna “arbayto” deniyordu ve her yaştan Japon için maaşlarının yanında kazandıkları ekstra bir para anlamına gelen, sık başvurulan bir yöntemdi.

Her ne kadar arbaytom haftasonlarımı iş günü haline getirmiş ve özgürlüğümü biraz elimden almışsa da, Türkiye’den farklı olarak sabahın 7:00’sinde derse hazır bir delikanlı bulmak güzeldi. Dersimiz 9:00’da bitiyor, ben hayatıma devam ediyordum. Ayrıca günden güne Japon ailemi ve çocuklarını daha çok seviyordum. Bir gün, dersimiz bitmek üzereyken, sevimli öğrencim hevesle öğleden sonra yapacakları kıyafet balosundan söz etti ve kıyafetini görmem için ısrar etti. Dersten sonra on dakikalık bir bekleyişle, artık karşımda bir Superman vardı. Çektirdiğimiz hatıra fotoğrafından sonra, Superman kendisinden beklenmeyecek bir sakarlıkla pelerinini masanın köşesine taktı ve düştü. Düşerken kıyafetini de bir yerlere sürtmüş olacak ki, onu yerden kaldırırken dizini açıkta bırakan yırtığı ve sallanan kumaş parçasını fark ettim. Standart bir çocuktan beklediğim ağlama-sızlanma gelmedi. Kıyafetini çıkarttığında da Clark Kent soğukkanlılığına sahip olan gerçek bir kahramandı. Babası geldi, “Bunun çaresine bakacağız” diyerek kıyafetin 3-4 yerini daha güzelce yırttı. Ben şaşkınlıkla ne olacağını anlamaya çalışırken, muhabbetin güzelliğinin de etkisiyle orada geçirdiğim iki saat ekstra zaman içinde babasının kumaş parçaları ile yaptığı sanat eserini inceliyordum. Her bir yırtığın çevresinde kumaşlardan dikilerek oluşturulmuş bir köpek suratı vardı ve her yırtık parça da o surata ait kırmızı bir dile dönüşerek aşağıya sarkmaktaydı. Pelerini giden Superman kıyafeti, üzerinde 5-6 köpek suratı olan sevimli bir köpek bakıcısı kostümüne dönüşmüştü. 

Yürekten tebriği hak eden bir beceriydi. Ancak bunu yaptığımda, babadan duyduğum şey daha etkileyiciydi. “Aslında benlik bir şey değil, bu Kintsugi felsefesi” diyerek söze başladı. “Kintsugi, kırılan Japon seramikleri ve porselenlerini o kırıkların izi kalmayacak şekilde yapıştırmayı reddeden, aksine, o kırıkları ve çatlakları iyice belirginleştirerek içini altın ya da gümüş tozuyla dolduran, böylece onları değerli hale getiren bir sanat dalıdır. Hayatın bizi karşılaştırdığı acıları değerli görmeyi, onları unutmayı değil güzel hatırlamayı salık verir” diye devam etti. Eve döner dönmez yaptığım ilk iş, yolda uğradığım kitapçıdan aldığım kintsugi kitabına gömülmek oldu. O günden beri de acıları, kırıklıkları ve parçalar arasındaki boşlukları elimdeki en değerli şeylerle doldurmaya, parlatmaya ve onları güzel hatırlamaya çalışıyorum. Size hayatı daha iyi yorumlama fırsatı verdiği kadar, size kötülük yapmak isteyenlere de her seferinde daha güzel, daha farklı ve daha parlak bir siz ortaya koyma şansı sunuyor! Biraz dikkatli bakınca, ortalığın sizi daha iyi bir siz yapmakta ustalaşmış ama yaptığı sanatın farkında olmayan onlarca kintsugi sanatçısı ile dolu olduğunu göreceksiniz. Bence biraz kintsugi herkese iyi gelir!

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap