Ülke olarak birçok sorunla mücadele ediyoruz.
Ekonomik kriz, adaletsizlik, kadın cinayetleri, mülteci
sorunu gibi…
Belki de bunlar güzelim ülkemiz için aşılması imkansız
olmayan fakat nedense bir türlü çözülemeyen problemler. Bunun yanında şahit
olduklarım ve bire bir kendi yaşadıklarım daha çok acıtıyor canımı…
Örnek mi?
Dün para çekmek için bankamatiğe gittim. Yaşlı bir amca
kartını bana verip, “Bana yardım eder misin evladım” dedi, “Tabii ki” dedim. Bu
emekli amcamızın hesabına yatan sadece 2.600 TL idi. Ve aynı amcamız “Borcum
var, bu parayı oraya vereceğim” dedi. Şimdi, Türkiye’de bunun gibi binlerce
örnek var. Günümüz şartlarında 2.600 TL ile geçinmek mümkün mü? Bu ev
masraflarının yanında bir de borç ödeyecekler. Yazık, vallahi de billahi de
yazık!
Devlet büyüklerimiz de çıkıp, “Ülkede aç filan yok” diyor.
Siyasilerimiz koltuklarını bırakıp sokağa inerek, vatandaşın haline bir
baksalar, aç var mı yok mu anlarlar!
Diğer taraftan ülkemizin kanayan yarası olan adalet
sistemimize dikkat çekmek istiyorum. Muğla'da, üniversite öğrencisi Pınar
Gültekin'i boğduktan sonra varile koyup yakan Cemal Metin Avcı ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ceza 'haksız tahrik'le 23 yıla indirildi.
Karar, tüm çevrelerce tepki ile karşılandı. Nasıl karşılanmasın ki. Düşünün;
bir kadını, bir insanı önce boğup sonra varile koyup yakan bir zihniyete
mahkeme nasıl oluyor da ‘Haksız tahrik’ indirimi uygulayabiliyor? O indirimi bu
indirimi derken katiller elini kolunu sallayarak aramızda gezmeye, kız
kardeşlerimizi, çocuklarımızı, eşimizi dostumuzu tehdit etmeye devam edecek. Ve
biz bu ülkede adaletten bahsedeceğiz öyle mi? Öldürdünüz, adaleti tamamen
öldürdünüz?
Hz. Ömer’in bir tırnağı olabilseydiniz keşke. En azından
bunun için gayret gösterebilseydiniz.
Ve yıllardır ülkeyi maddi manevi çıkmaza sürükleyen mülteci
sorunu…
Dün şöyle bir haber okudum; İçişleri Bakanı Yardımcısı
İsmail Çataklı, Türkiye’ye gelen ve kayıt altına alınan 122 bin Suriyelinin
kayıp olduğunu belirterek, 'İki yıldır aradık, taradık yoklar' dedi. Çataklı,
şunları söyledi: “Bizdeki 3 milyon 760 bin Suriyeli maksimum rakamdır. 8-10
milyon şehir efsanesidir. Bunun içerisinde askıya aldığımız 122 bin kişi de var.
Bunları iki yıldır aradık, taradık, hiçbir yerde bulamadık, adreslerine gidip
baktık, yoklar. Hiçbir kurumla temas etmediler, işlem yapamasınlar diye askıya
aldık. 2016'dan bu yana 667 bin 854 kişi batıya geçiyor, tek tek kontrol ettik.
Şu anda yerinde olmadığını tespit ettiğimiz de var. Suriyelinin Türkiye'de
kayıtsız olma ihtimali sıfırdır.”
CHP Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan da yaptığı
açıklamada, “Geçen hafta Kırklareli'de sınırdan 20 kilometre uzakta yolda
yürüyen kaçaklara rastladım. Binlerce kilometreyi aşıp buralara kadar
geliyorlar. Bulgaristan'a geçememişler İstanbul'a gidiyorlar, jandarmaya haber
verdim” dedi.
Şimdi biz hangisine inanalım?
Ekonomi için, “Büyüyoruz” nidaları atan Hazine ve Maliye
Bakanımıza mı?
Adalet için, “İyi hal indirimini kaldırın” diyerek çağrıda
bulunan ama nedense bir türlü çağrısı karşılık bulmayan Adalet Bakanımıza mı?
Ya da mülteci sorunu için olumlu tablo çizen diğer devlet
büyüklerimize mi?
Karar sizin.