SON DAKİKA
SON DAKİKA


Ah Trabzon!
27.02.2019

Boztepe'den baktım sana güzel Trabzon. Güneşin batışını izledim zevkle. Denize bir kısrak başı gibi uzanmış Yoroz Burnu’nu, denizle sevişen Üniversite Tesisleri’ni gördüm ve gençliğime döndüm. Geçmişteki yemyeşil alanların nasıl beton yığını haline getirildiğini düşündüm ve üzüldüm. Bundan iki yüz yıl önce Şair Nedim’in yazdığı İstanbul Kasidesi aklıma geldi. “Bu şehri-i Stanbul ki bî-misl ü bahadır Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedadır.” Bu güzel Trabzon da geçmişte aynı güzellikteydi. Ya şimdi? Getirim peşinde koşanlar, duyarsız belediyeler bu güzelim tarihi şehri yaşanmaz, çekilmez duruma getirdiler. Hala da olumsuzluklara devam edilmektedir. Herkesin gıpta ettiği ve 'orada bir evim olsa' diye düşündüğü ve hayal kurduğu Şana, yaşanmaz duruma getirildi. İki katlı, bilemedim üç katlı villaların oluşturduğu o güzelim kıyının dışında, devasa binalarla bölgeye zarar verildi, güzellikler yok edildi. Dağ taş bina oldu. Eğri büğrü sokaklar, düzensiz yapılanmalar şehrimize görüntü kirliliği getirdi. Eski Trabzon evleri, Rumlardan günümüze kalan konaklar hiç uğruna harcandı. Bence her şehrin eski kültürüne, yapı tarzına göre binalar oluşturulmalıdır.

Trabzon denildiği zaman Ortahisar evleri veya Akçaabat evleri gibi evler akla getirilmelidir. Elbette yeni yapılan evler, daha planlı, çağın koşullarına göre olmalı ama o mimari tarzı korunmalıdır. Denizden baktım Trabzon’a. Yıldızlı'daki o güzelim düzlük yok olmuş. Trabzon’un sebze gereksinimini karşılayan o düzlükte koskoca Karayolları binası oturuyor. Doğuya yöneldik, Hos’un denize bakan yamaçlarındaki domates, biber, bostan tarlalarını aradık. Yerlerine oteller, DSİ binaları ve özel binalar yapılmış. Kadınların, erkeklerin rahatça denize girebildikleri Hos kıyısı yağmalanmış. 1965’ten sonra -özellikle son 20 yılda- bu güzel şehre ihanet edilmiş. Ben mühendis değilim, şehir planlamacısı da değilim ama görüyorum, görüyoruz olan biteni. Bu beton yığını binaların yerleşimini görmemek için kör olmak gerekir. Şu anda Soğuksu'dan geçen yol yıllar önce geçseydi, caddeler denize dik ve geniş oluşsaydı, yatay ve dikey caddelerin kenarlarında yeşil alanlar bırakılsaydı olmaz mıydı? Belediyenin belirleyeceği planlarda binalar yapılsaydı fena mı olurdu? Semt semt, mahalle mahalle binalar değişik renklere boyansaydı güzel olmaz mıydı? Uzunkum’dan yukarılara gidin Allah aşkına! Sokaklar, caddeler arsalara göre düzenlenmiş.

Düzen yok, estetik hiç yok. Birinin balkonundan diğerinin balkonuna rahatlıkla atlayabileceğin iç içe binalar dolu. Ya kıyımız? Dolduruldu, denizimiz bizden uzaklaştırıldı. Ama biz dolgu alanında yemyeşil bahçeler, parklar olmasını istiyorduk. Şimdi gösteri için değişik binalarla amacından uzaklaştırılan bir kıyı kaldı geleceğe. Bunları niçin yazıyorum? Birincisi eski Trabzon’u özlediğim için; ikincisi yerel seçimlerde seçilecek kişileri zor günler beklediğini belirtmek için. Unutmayalım bir ülkenin kalkınması yollarla, köprülerle, AVM’lerle olmuyor. Yerleşim alanlarına düzen vermekle, sosyal gelişmeyle, ekonomik refah getirmekle ülke kalkınmış oluyor. Yahya Kemal de İstanbul’a şöyle bakıyor: “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer  Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul  Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer” Biz de Trabzon’umuza güzel bakmak ve onu güzel görmek istiyoruz. Ne dersiniz?

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap