SON DAKİKA
SON DAKİKA


Karpuz Diliminden Spor Araba
25.05.2022

Japonya’da yaşamaya başlayalı birkaç hafta olmuştu ve sonbaharın ilk günlerindeydik. Ufak tefek adama sessizce yaklaşıp “Suika wa ikura desu ka?” dedim. Bu “Karpuz ne kadar?” demekti. Karpuzu severdim ama aldığım bursla kıt kanaat geçinmem gereken bir ülkede ona hiç sıra gelmemişti. Parlak ışıkların altında dilimlenmiş ve jelatine sarılmış karpuzlar o kadar muhteşem görünüyordu ki, gerekirse ertesi gün bir öğünü geçiştirip kendime o akşam bir karpuz ziyafeti çekmeye kararlıydım. Adam 300 yen civarında bir fiyat söyledi. Şaşırmıştım. Beklediğimden çok daha ucuzdu. “Tamam” diyerek parayı uzattım. Adam parayı aldı, eline aldığı bir dilimi bana uzattı. Nasıl yani, 300 yen bir dilim karpuzun fiyatı mıydı? Ortasından daldırdığın bıçağın “çat” diye yardığı bir karpuzu ikiye ayırıp dolaba koyma hayalim gerçek olmayacak mıydı? Görüşüne göre bu mümkün değildi. Elimde nazarlık gibi duran karpuz dilimiyle evime geldim. Dolaptan çıkardığım pirinci mikrodalgaya koydum. O akşam yemekte pirinç, karpuz ve dünyanın en zengin ülkelerinden birinde de olsan, eğer tarımda yeteri kadar iyi şartlara sahip değilsen çok zengin olmadığını anlamanın deneyimi vardı.

Bu anı Türkiye’ye kesin dönüş yaptıktan sonra arkadaşlarıma en çok anlattığım, yıllarca onların da en çok şaşırdığı şeylerden biri olmuştu. Derken son dönemlerde benim de dikkatimi çekmeye başlayan bir biçimde, bizde de dilimle satılmaya başlayan karpuzların varlığını fark ettim. Elbette bunun ekonomik, gittikçe küçülen ailelerle sosyolojik bir anlamı olabilir. Hatta kaynakları daha verimli kullanmak adına, bu daha doğru bir yöntem de olabilir. Ama öyle ya da böyle, artık dilimli karpuz bizim için de şaşılacak bir şey olmaktan çıkmış durumda. Ve buna benzer yaklaşımlar karpuz gibi hoşumuza giden tarım ürünlerinden sonra, süt ve unlu gıdalar gibi doğrudan bağımlı hissettiğimiz ürünlere de gelirse, işte o zaman yaşam konforunuzdan çok daha fazla feragat etmiş olma ihtimalimiz belirecek. Bunları niçin yazıyorum? Süt verimliliğinin oldukça yüksek olduğu bu bahar günlerinde, süt besiciliğini yeterince kârlı bulmayan üreticilerin sektörden çıkmalarına bağlı olarak, ciddi bir arz eksikliği yaşanabileceği konuşuluyor. Süt veriminin artan sıcaklıkla biraz daha düşeceği yaz günleri ise yüksek performans beklediğimiz turizm nedeniyle talebin oldukça artması beklenen bir dönemi ifade ediyor. Tarımın medeniyet tarihindeki en köklü yuvalarından biri olan Anadolu’da bu tür sorunlarla karşılaşmamak için yapılması gereken ilk şey ise şüphesiz Z kuşağının elindeki tabletleri, üretimin keyfi ve para kazanma potansiyeli ile yarıştırmak. Ortalama 55-60 yaşına gelmiş çiftçilerimizle yeni üretim tekniklerini kovalamamız oldukça zor. Karpuzu yıllarca tane ile almaya alışmış bir ülkede domatesi tane ile alacak noktaya gelmek üzücü olduğu kadar düşündürücü. Geleceğe güvenle bakmamız biraz da on yıl sonra traktörünün yanına spor arabasını çekebilecek gençlerin varlığına bağlı.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap