Seçim yaklaşırken bir matematik
hesabı yapıldı. Bu hesabı iyi analiz etmek gerek. Yapılan hesabın ne olduğuna
bakmadan şunu bilmekte fayda var: Hani biz okumayız ama okumadan bize
yutturanlara inanırız ya. İşte bu düşünceden yola çıkarak sosyal medyada Prof.
Dr. Rona Turanlı’nın yaptığı aşağıdaki
alıntıyı iyi okuyup anlamamız gerekir.
“Dz. Alb. Sn. Rüştü Yumuk'a
teşekkür ederiz
AKP iktidara geldiğinden bugüne
dek toplanan toplam vergi tutarı 2 trilyon 700 milyar dolar, yurt dışından
alınan kredi 454 milyar dolar, özelleştirmeden elde edilen gelir 71 milyar
dolar, Hazine ise 60 milyar dolar eksi bakiyededir.
Bu demektir AKP döneminde toplam
3 trilyon 285 milyar dolar para harcanmıştır. Bu parayı 20 yıla bölersek yılda
164 milyar 250 milyon dolar harcanmış̧ demektir.
Bu rakamla yılda 96 Osman Gazi
köprüsü̈ yapılır.
41 Keban barajı yapılır.
23 adet şehir hastanesi yapılır.
320 adet Tokat havalimanı
yapılır.
Hükûmetin hizmet diye dayattığı
tüm yatırımlar hazineden beş̧ kuruş̧ çıkmadan, vatandaşı 10-20 yıl arası
borçlandırarak üstelikte fahiş̧ fiyatlarla yapılan rant yatırımlarıdır.
Öyleyse kasada olması gereken 3
trilyon 285 milyar dolar nerededir?
Şimdi anladınız mı 2002’den
bugüne yüzde 120 artmış̧ hiper enflasyonun, 12 kat artmış̧ dövizin, yüzde
100-200 arası zamlanmış̧ zorunlu tüketim malzemelerinin, yüzde 66’sı yoksulluk
ve açlık sınırının altında yasayan toplumsal çöküntünün nedenini.
Bir öğretim üyesi olarak, “Türkiye ekonomisi nasıl batırılır” başlıklı bir kitap yazmam gerekseydi hiç̧ endişe etmeden AKP’nin 20 yıllık iktidarını kaleme alırdım ve kitabın son cümlesini de “Aldıkça al, çaldıkça çal, istersen ver yüz arzuhal, ne sorgu var, ne sual” olarak bağlardım. Şu asla unutulmasın ki AKP, bu ülkenin böğrüne saplanmış̧ paslı bir bıçaktır.”
SANDIKLARA SAHİP ÇAKMALI
Seçimde önemli olan sandık.
Sandığa iyi bakmak, sandığı iyi kollamak gerek. Bu sandık cukkaların konulduğu
sandık değil, bir milletin ve ülkenin geleceğini belirleyecek olan sandıktır.
Bu nedenle sandıklara sahip çıkmak gerek.
Uçurtma Avcısı Khaled
Hosseini’nin sözlerinden yola çıkarak seçim sandıklarına sahip çıkmak gerek.
Çünkü o sandıkta iş, aş, emek, ekmek ne isterseniz o vardır. Ne demişti
Hosseini;
Yalnızca bir günah vardır, tek
bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar hırsızlığın
çeşitlemesidir.
Bir insanı öldürdüğün zaman, bir
yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı
almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın.
Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.
Kendisine ait olmayan bir şeyi alan insan,
bu ister can olsun ister bir dilim ekmek adiliktir. Çalmaktan daha kötü
suç yoktur.”
İşte bu nedenle 14 Mayıs’ta sandıklara sahip çıkmak gerek. Her yol aradan geçiyor. Kendi varlığını sürdürmek için her yol mubah anlayışında olanların bu sandıklardan uzak durmasını sağlamak herkesin görevidir.
PATATES, SOĞAN DERDİ YOKMUŞ?
Seçimin kaderini hep mutfaklar
belirlemiştir. Önemli olan da mutfaktaki yangınları halkla paylaşabilmek,
gelecek adına onlara inandırıcı söylemlerde bulunmaktır. Bakın Cumhurbaşkanı
ülkemizde patates, soğan derdi olmadığını söylemiş. Bitmedi gözleri ışıl ışıl
bakanda “Onlar soğan cücüğü ile biz nükleer santralin yakıtı ile uğraşacağız”
demiş. Doğrudur bir eli yağda bir eli balda olanlar için bu dert yoktur.
Milletin ümüğünü sıka sıka cücük bile geçmez hale getirdiniz.
Yetmedi devam etmiş, “Bizim zihin
dünyamız böyle çalışıyor, onların zihin dünyası da öyle” demiş. Zihni çok
çalışan bakana sormak gerek enflasyon kaç, faizler ne durumda, dolar, euro kaç
lira. Böyle bir derdi yok ki bakanın. Salla nasıl olsa laf bedava.
Her yeni güne borçla uyanan
milletin tenceresi kaynamıyor. Dertli değilmiş vatandaş iktidar bütün dertleri
çözmüşte biz mi görmedik? Pazarda atık toplayan, ucuz ekmek kuyruğu acaba hangi
ülkede, kiralar uçtu uzaya gitti acaba hangi ülkede. Varsa yoksa koltuk.
Allah aşkına hiç olmazsa
gerçekleri söyleyin. Milletin koymayın enayi yerine. Sürekli çağrı yaparım
ortalığı güllük gülistanlık gösterenlere, hele bir gel 8 bin 500 lira maaşla
kira, elektrik, su, doğalgaz parası, çocukların okul masraflarını karşıla birde
karnını doyurun da görelim boyunun ölçüsünü. Sanırım Ankara’dan her şey güzel
görünüyor. Trabzon’dan Ankara hiç de iyi görünmüyor bilesiniz.
23 Nisan 1920 tarihinde Mustafa
Kemal Atatürk, ''Bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine
dönmek istiyorlarmış. Kimseyi zorla Büyük Millet Meclisi'ne davet etmedim.
Herkes kararında özgürdür. Ben, kutsal davaya inanmış bir insan olarak hiçbir
yere gitmemeye karar verdim. Hepiniz gidebilirsiniz !. Asker Mustafa Kemal
olarak ben ; mavzerimi elime alıp, fişekleri göğsüme dizerim. Bir elime de
bayrağımı alır, Elmadağ’a çıkarım. Orada tek, kurşunum kalana kadar vatanı
savunurum. Kurşunlarım bitince değersiz vücudumu bayrağıma sarar, temiz kanımı,
kutsal bayrağıma içire içire tek başıma
can veririm. Ben buna ant içtim” diyordu.
Şimdi her iki elinizi şakağınıza
dayayın bakalım siz olsanız ne yapardınız. Aynısını yapardım diyorsanız o zaman
Atatürk’ün çizdiği yolda, gösterdiği hedeflere uluşmak için ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin dünya döndükçe var olması, şanlı bayrağımızın özgürce
dalgalanması için vatandaşlık görevinizi yapmalısınız.