SON DAKİKA
SON DAKİKA


Kadın ve Erkek
12.09.2023

Ülkemizin yığınla sorunları arasında kaybolup giden bence en önemli olaylardan biri olan kadın cinayetleri bitmek bilmiyor, dünyada kadınlara karşı yapılan şiddetin belki de en fazla yaşandığı ülke Türkiye. Uzaklaştırma alan, kafası kızan, kafayı yapan, kadınlara saldırıyor canlarına kıyıyor, bunlar yetmezmiş gibi çıkıp zırvalıyorlar.

Kadın cinayetleri bir türlü bitmek bilmezken aklıma Diyanet TV’de Din İşleri Yüksek kurulu Üyesi İdris Bozkurt’un, “Pantolon dediğimiz şeyler daracık şeyler oluyor. Hele hele kadınlarımızda. Toplumun huzuruna onunla çıkmak kabul edilir bir şey değil” ifadeleri geldi. Arkadaş konu kadınlar oldu mu ortaya çıkıp fetva veriliyor, ülkemizde yaşanan yığınla sorun ile tarikatlarda her türlü çirkinlik yaşanıyor bu tiplerin çıtı çıkmıyor.

Bakın kadın ve erkek nasıl tarif edilmiş önce okuyun, sonra sizi bugün dünyaya getirenin kim olduğunu bir düşünün.

Kadın ve erkek. Tek kromozom farkı, ama kesilince damarı akan kan aynı kırmızı, şiddet görünce yanan can aynı can, aldatılınca acıyan ruh aynı, karaciğer, akciğer, mide, göz, enzimler, hormonlar aynı, anatomik fark mı yücelten, diğerini değersizleştiren, kim verdi bu hakkı? Bu ayrıcalık niye.

İlla ayrıcalık aranırsa, kadındır doğuran, canından can veren, anadır kadın, yardır, aşktır, şefkattir, büyütendir, huzurdur, ölünceye kadar üstündeki eldir, sıcak nefestir, mutfağında sıcak çorbadır, temiz çarşafındaki kokudur, ütülü pantolonundaki tek çizgidir. Buzdolabındaki sarmalar-dolmalar, sökük pantolonundaki dikiş, misafirlerinin kek- börek tabağında, ince belli bardaklarında çaydır kadın..

Elleri çamaşır suyu kokarken, yeni yıkanmış perdelerin kokusunda, çocukların odalarında dersleri bitmiş yemek masasında seni beklerken, işten gelmiş, senin kadar yorulmuş, senin yarın kadar bedeniyle ama hoş görünmek için hâlâ saçını-başını düzeltmeye çalışan yoldaşındır kadın.

Kirli sepetindeki donların, kokan çorapların, mis kokulu balkonda salınışıdır kadın. Seninle birlikte gelenlere ''benim de anamdır/ babamdır'' öğretisiyle bakan, elleriyle yediren, altından alan, bunun için yıllarını veren senden öte sensindir kadın.

Kürkçü dükkânındır döneceğin. Canı yana yana, yaralarını kendi sararak, "benim kaderimdir, kocamdır'' diyerek her defasında küllerinden doğandır kadındır.

Sonunda yaşattığın her şeye rağmen, beli iki büklüm, elleri titreyerek sana su verendir son yatağında ve ardından ağlayandır. Dilerim herkes dile getirilen bu ifadelerden üzerine düşeni alır.

***

FELAKET BAŞA GELMEDEN

Aşağıdaki 25 ülkenin halkı Arapça konuşur ve resmi dilleri Arapçadır...

1-Bahreyn, 2-Birleşik Arap Emirlikleri, 3-Cezayir, 4-Cibuti, 5-Çad , 6-Etiyopya, 7-Fas, 8-Filistin, 9-Irak , 10-Katar, 11-Komorlar, 12-Kuveyt, 13-Libya, 14-Lübnan, 15-Mısır, 16-Moritanya

17-Batı Sahra , 18-Suudi Arabistan, 19-Somali , 20-Sudan, 21-Suriye , 22-Tunus, 23-Umman, 24-Ürdün, 25-Yemen...

Bu 25 devletin hiç birinde Demokrasi ve İnsan hakları yok, bu devletlerin hepsi kadınlar için açık ya da yarı açık cezaevi konumundadır. Dünya piyasalarına sürdükleri bir tek marka yok.

Sporda sanatta bilimde yoklar. Hiç birinde serbest muhalefet yok. Hiç birinde özgür basın yok. Medeni dünyanın bunlardan öğreneceği hiç bir şey yok. 57 ülkede üniversite sayısı 500'ü geçmezken (ki çoğunun dünya gerçeklerinden haberi yok oysa ABD'de 5700'ün üzerinde araştırma yapan üniversite var)

Hemen hemen hepsinde kan gözyaşı iç çatışma ya da savaş var. Halkı Müslüman ve Arapça konuşan Yemen halkı, Müslüman ve Arapça konuşan Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün tarafından yıllardır acımazsızca bombalanmakta, milyonlarca Yemenli açlığın koleranın pençesinde inim inim inlemektedir. Hepsi de Türk'ten, Türklerden nefret eder.

Türk halkı son 20 yıldır, Amerikan BOP projesi gereği, Teknoloji ve Sanayi üreten Laiklikten uzaklaştırılarak, insanlığı 1400 sene önceye götürecek olan Araplaştırılma projesine sokulmak istenmektedir.

Felaket başa gelmeden; Türkiye’mize, Türkçemize, Laikliğe ve Cumhuriyetimize sahip çıkalım.

" Ne Mutlu Türk'üm Diyene"

***

NAZIM VE DAR AYAKKABILAR..

Yaşadıklarımız, bizlere yaşatanları düşündükçe hayatın ne kadar acımasız olduğunu ve ne kadar acı verdiğini Nazım Hikmet’in ayakkabıları üzerine söylediği sözlerle daha iyi anlamak mümkün. Nazım Hikmet’e bayram için bir ayakkabı almaya karar verirler. O zamanlarda şimdiki gibi hazır ayakkabı satan bir mağaza yoktur. Sadece ayakkabı yapan bir dükkan vardır. Oraya giderler. Ayakkabıcı Nazım’ın ayağını bir kartonun üzerine koyar ve iyice basmasını söyler. Daha sonra kurşun bir kalemle ayağının etrafını çizer. Bu karton onun ayakkabı numarasıdır. Günlerce bu ayakkabının hayalini kurar. Babası ona ayakkabılarının siyah ve bağcıklı olacağını söyler.

Nazım’ın ayakkabıları bayramdan bir gün önce gelir. Ayakkabılar babasının dediği gibi siyah ve bağcıklıdır. O gün onları giymez. Ayakkabılarını yatağının altına koyar ve arada çıkartıp onu inceler. O gece onu uyku tutmaz. Sabah evdekiler uyandığında Nazım’ı ayakkabı kutusu kucağında sandalyede otururken bulurlar.

Buradan sonrasını Nazım Hikmet’in ağzından dinlemek sizi daha çok etkileyecektir. O halde Nazım nasıl anlatıyor ona bir bakalım.

“Ayakkabımı babam giydirdi. Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım. Dardı ve canımı yakmıştı; ama bunu babama söylemedim. O ‘Sıkıyor mu?’ diye sordukça ‘Hayır’ yanıtını veriyordum. ‘Dar, ayağımı acıtıyor.’ desem geri gidecekti ayakkabılarım ve ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı.

O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm. Bir süre sonra acı dayanılmaz oldu. Dişimi sıktım. Yürürken artık topallıyordum. Soranlara ‘Dizimi vurdum.’ dedim; ama ayakkabılarımın ayağımı sıktığını kimseye söylemedim. Doğrusunu isterseniz yaşam da dar ayakkabıyla yürümektir.

Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş. Kimi zaman bir mekan dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre.

Kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir…

Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar ayakkabıya dönüşür.

Kimi zaman zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez. Kimi zaman zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastık…

Canınız yanar. Topallaya topallaya gidersiniz. Sonradan öğrendim; yaşamın, dar ayakkabıyla yürüyebilme sanatı olduğunu.“

***

GÜNÜN SÖZÜ: Geldikleri gibi gitmediler; kimi itini bıraktı, kimi bitini. Kimi de piçini bıraktı!.. Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil! (NEYZEN TEVFİK)

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap