Sözü hiç uzatmadan Hüseyin Nihal Atsız’ın Ötüken dergisinde
15 Şubat 1966 yılında yayımlanan 26. sayısında yer alan ifadelerine
bırakıyorum: “Türk ırkçılığını Alman Nazizm'i ve İtalyan Faşizm'i ile
karıştırmayın. Türk ırkçılığı devletin önemli mevkilerine sadece Türk soylu
olanları getirmek. Örneğin; Askeriye, Başbakanlık. Türk soyundan olan kişilerle
evlenmek, Türk ırkının üstünlüğüne inanmak, Türkler arasında din, mezhep, boy
ayrımı yapmamak ve ülkede Türk töresini hakim kılmaktır.
Türk Irkçılığı kendinden olmayanı katletmek demek değildir.
Türk ırkçılığı Türk'ün Türk’ten başka dostu olmadığını bilir ve Türk olmayan
herkesin Türk'e karşı düşmanca tutumlarda bulunacağını aklından çıkarmaz.
Türk Irkçılığı kimsenin dinine karışmaz. İsteyen dinine
istediği gibi inanır. Din vicdan özgürlüğüdür. Kişi ile yaratıcı arasındadır.''
Atatürk'ün "Türk milleti, başına geçireceği insanların
kanındaki cevher-i asliye dikkat etmelidir" sözü açık anlamı ile
"Türk ırkından olmayanları başına geçirme" demektir. Bu söz mücerret
bir övünme veya şatafat değil, acı denemelerden doğmuş bir gerçek, yabancı
soyluların getirdiği felâketlerden alınmış bir derstir. Bunu Atatürkçü geçinip
de Türkçülük düşmanlığı yapanları uyarmak için hatırlatıyorum.
Ben, yabancı kaynaklı hiçbir fikri benimsemeğe tenezzül
etmeyecek kadar millî şuur ve gurura malik bir Türk'üm. Siyasi, içtimai
mezhebim Türkçülüktür.
Türk ırkçısı değil misin? Irkçı değil misin? Irkçılığa
düşman mısın? Öyleyse sen günün birinde Atenagoras'ın Türkiye Cumhurbaşkanı
görmekte sakınca bulmazsın. Belki de Batı Hristiyan dünyasının sevgisini
kazanırız diye düşünürsün.
Sen Yahudi bir sarrafın maliye bakanı olmasına da ses
çıkarmazsın. Kendi kesesini doldurmasına ve İsrail'e transferler yapmasına
rağmen bütçeyi kabartacağı için sevinç bile duyarsın. Hatta Kürt devleti kurmak
için bunca Türk'ün kanına giren şeyh Sait'in torunlarından birinin başbakan
veya devlet bakanı olmasına da ses çıkarmazsın.”
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
***
KORKMAYIN
Okumak, araştırmak, paylaşmak özgür ülkemizde en çok ihtiyaç
duyulan değerlerdir. Ötekileştirilmeyen, kutuplaştırılmayan, karpuz gibi
ortadan ikiye ayrılmayan bir milletin üstesinden gelemeyeceği zorluklar olmaz.
Bakın yaşadığımız günlerde paylaşılan dile getirilen düşünceleri herkesin
okuması adına eli kalem tutan aydınlık bir ülke için kalbi çarpan sorumlu
bireyin dile getirdiği aşağıdaki sözler gibi;
“Devrimciden, solcudan, sosyalistten komünistten korkmayın.
Onlardan hırsız çıkmaz. Sapık asla. Kahpelik kalleşlik kesinlikle olmaz.
Hainlik yapamazlar yapmazlar.
Bakın tarihe; Pir Sultan'dan Hacı Bektaş-ı Veli’ye, Şeyh
Bedreddin’den, Nazım Hikmet’ten, Sabahattin Ali'ye, Attila İlhan'dan Can
Yücel'e, Che'den Fidel'e, Mahir Çayan'dan Deniz Gezmiş'e, Gazi Mustafa
Kemal'den İsmet İnönü'ye.
Yaşamları billur su gibidir. Vatan sevdalısı
vatanseverdirler. Emekten Emekçiden. Haktan, hukuktan, adaletten yanadırlar.
Şiir okur yazarlar. Türkü söylerler. Saz çalar okurlar.
Gitar da çalar, Rodrigo da dinlerler. Rakı da içerler, haaa hem de dostla.
Üretkendirler, üretken. Haram yemezler. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını hiç
yemezler yedirmezler de.
Korkmayın devrimciden, solcudan, sosyalistten komünistten.
merttirler, fedakardırlar. Hak için, halk için tereddütsüz ölüme meydan okurlar
ama asla vatanını satıp hainlik yapmazlar.
Selâm olsun en büyük devrimci Gazi Mustafa Kemal'e Selâm
olsun, O'nun yolundan gidenlere.”
***
SEBAHATTİN ALİ’NİN SAPIK VE YOBAZ ZİHNİYETE CEVABI
Bursa’nın Karaağız Mahallesi Muhtarlığı ve Muhtarlık
Yardımlaşma Derneği kadınlar için öyle bir karara imza attı ki tam utanç
vesikası. Kadınlarla erkekler, sünnet düğününde, evlatlarının düğününde, kına
töreninde, asker uğurlama eğlencesinde birlikte kutlama yapmasını yasaklamış.
Bu düpedüz kadınlara hakarettir. Bu sapık zihniyete ve yobazlara Türk
edebiyatının önemli ismi Sebahattin Ali’nin şu sözlerini armağan ediyorum:
“Kadın bir erkeğe
varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz, (almak, vermek)
bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkar (en hakir) mahiyeti veren
şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından
çıkartmalıdır. Memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve
taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz
günün uzak olmamasını dilerim.”
***
AZERBAYCAN TÜRK’Ü ALİKA SEMİHOVA
Dünya döndükçe Azerbaycan Türkiye’nin bizim kardeşimiz olarak kalacaktır. Bunu değiştirmeye de hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Azerbaycan Türk’ü sporcu kızımız karateci Alika Semihova’nın Gürcistan’daki turnuvada karşılaştığı çirkin hareket spor adına üzüntü verdi. Her şeyin üstünde olan sporda kin ve nefretin sahnelenmesinin kabul edilecek tarafı yoktur. Gelin görün ki Ermenistanlı sporcu Azerbaycanlı kardeşimize karşı yaptığı çirkin hareketle içindeki kini dışa vurdu.
Gürcistan'da düzenlenen uluslararası bir karate
turnuvasında, Semihova, Ermeni rakibini mağlup etti. Semihova, rakibine elini
uzatarak tokalaşmak istedi. Ancak Ermeni sporcu, yenilgiyi hazmedemeyerek
Semihova'ya tokat atarak çirkinleşti. Karşılaşma sonrası yaşanan skandal olay
spor adına utanç verici olarak değerlendirilmeli ve mutlaka bir karşılığın
olmalı. Semihova’yı kutluyor başarılarının devamını diliyorum.
***
TAVUKLAR HALA YAŞIYOR MUDUR?
Enflasyonu bahane eden yumurta satıcısı 1 koli yumurtanın
fiyatına %100 zam yapmıştı. Artık daha fazla para kazanmasının zamanının
geldiğini düşünüyordu. O sabah hüzünlü bir yüz ifadesiyle iş yerini açsa da
aslında çok mutluydu. Zengin olamamasının nedenini hep dürüst olmasına
bağlamıştı ama artık o güzel günler yakındaydı. Fakat yine de yaptığı zamdan
dolayı üzgünmüş gibi yapmalıydı.
Çok geçmeden her hafta 1 koli yumurta alan müşterisi yine iş
yerine gelmişti fakat yaşlı kadın fiyatı görünce gözlerine inanamadı. Sebebini
sorunca da:
-Toptancılar zam yaptı efendim. Malum enflasyon da var, biz
de haliyle fiyatları arttırdık, dedi.
Yaşlı kadın bu duruma çok kızmıştı ve usulca koliyi tezgaha
bıraktı.
-O zaman kalsın, ben yumurta yemeden de yaşarım. Yeter ki
Arjantin bu zamdan etkilenmesin dedi. Satıcı onun bu hareketi karşısında büyük
bir kahkaha atmak istese de üzgünmüş gibi davranmaya devam etti.
Lakin kadının bu cümlesi nasıl olduysa ülkede viral oldu ve
kimse o hafta yumurta almadı. Ertesi gün yumurta toptancıları hem zam yapmaya
devam etti hem de fiyatlar biraz daha artsın diyerek ürünlerin çoğunu soğuk
hava depolarında stokladılar.
Takip eden günlerde durum değişmemişti, fiyatlar artıyor ama
tüm Arjantin halkı sanki aralarında anlaşmışlar gibi yumurta almamaya devam
ediyordu.
İkinci hafta toptancılar homurdanmaya başlasa da "Nasıl
olsa bu zamlara alışacaklar ve mecbur yumurtaları gidip alacaklar"
dediler.
Üçüncü hafta ülkede yumurta perakendecileri iş yapamadığı
için yavaş yavaş kepenk kapatmaya başladı ve bunu toptancılar takip etti.
Derken ülkede iflas etmeyen toptancı neredeyse kalmamıştı. Çiftlik sahipleri
alacaklarını alamadıkları için onlar da hızla konkordato ilan etmeye
başladılar. Artık hepsi pişman olmuş ve aralarında bu durumu nasıl
düzelteceklerini konuşmaya başlamışlardı. En iyisi bir televizyon kanalına
çıkıp Arjantin halkından özür dilemek istediler ama sonuç değişmemişti. Ülkede
ne bir grev ne de bir isyan vardı ama halk öylesine kenetlenmişti ki kimse bu
özrü kabul etmedi ve yumurta almamaya devam ettiler.
5. hafta toptancılar şu kararı aldı:
"Hatamızı fark ettik ve özrümüzü kabul etmeniz için de
yumurtaları zam gelmeden önceki fiyatın da yarısına indirmeye karar verdik.
Bizleri affetmelisiniz çünkü tavuklar ölmek üzere!"
İşte ekonomideki kötü gidişe dur diyen bir anlatım. Bu
hikaye ülkemizde gıda, sebze ve temel ihtiyaç ürünlerinin tavan yaptığı bu
dönemde herkesin aklına bu hikayenin gelsin. Bu alıntının sonundaki; Acaba
orada tavuklar hala yaşıyor mudur? Sizce.
***
GÜNÜN SÖZÜ: O kadar cahilsiniz ki dininiz var diye ahlaka
ihtiyacınızın kalmadığını sanıyorsunuz (NİCOLA TESLA)