Arkadaş, bazılarının kafası neden hep kadın ve çocuk üzerine
çalışır? Düşün kadınların, çocukların yakasından! Bazı veliler kızlarını erkek
öğrencelerle aynı sınıfta okutmak istemiyormuş da kızlar sınıfı açılabilirmiş,
göster bakalım kimmiş bu veliler! Geleceğimiz olan çocuklarımızı eğiten aydın
öğretmenlerimiz bu velilerle buluşup bir arada eğitim görmenin sakıncası
olmadığını bir eğitimci olarak anlatsın. Ben velilerin değil cumhuriyetle derdi
olanların bu saplantıya düştüğüne inanıyorum. Yerse yapılıyor, millet yutarsa
hayata geçecek, yutmazsa çark edilecek anlayışı ile hareket ediliyor. Kızlar
sınıfı açma yerine bazı tarikat ve cemaat yurtlarında taciz edilen, sapıkların
saldırısına uğrayan kız erek evlatlarımızı korumak için neler yapacaksınız
onları bir anlatın.
Bir başkası ise sadece kadınlar için hastane açılması
gerektiğini ileri sürüyor. Allah’ım s en bu milletin aklına mukayyet ol.
Kadınlarımızın hastalığına çare olacak kişi erkek doktorsa muayene olamayacak
ve ölüme mi terk edilecek.
Burası Mustafa Kemal Atatürk ve dedelerinizin, dedelerimizin
emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti. Afganistan, Pakistan, Arabistan, İran falan
filan değil. Bunlara özlem duymanız iyi niyetli olmadığınızın en güzel
göstergesidir.
Aklınız sıra cumhuriyet değerlerini sağından solundan
tırtıklayıp ülkeyi farklı yöne götürmenin peşindesiniz. Geçin bu ayakları geçin
artık. Kabak tadı verdiniz. Kadın cinayetleri bir türlü bitmiyor, mutfaklardaki
yangın gökyüzüne çıktı, çarşı pazarda pahalılık aldı başını gidiyor, veliler
çocuklarına defter kalem alamaz duruma geldi, hastanelerde kuyruklar dışarı
taşıyor, tedavi ücreti devlet tarafından karşılanmayan çocuklarımız ölümü
sürükleniyor. Hala çocuklar ve kadınlar üzerinden ahkam kesenler sin külahım
havasında. Çekin ellerinizi kadınların ve çocukların üzerinden, bıktırdınız
artık.
SUSUYORSUNUZ NE ZAMAN KONUŞACAKSINIZ?
Tarikat yurtlarında çocuklara tecavüz ediliyor susuyorsunuz.
Her gün bir kadın cinayeti yaşanıyor susuyorsunuz.
Depremin üstünden aylar geçti çözülen hiçbir sorun yok
susuyorsunuz.
Ekonomiyi batırdılar, döviz kurları kanatlandı uçuyor,
dünyadan para dileniyorlar, işsizlik, zamlar yaşamı zehir ediyor susuyorsunuz.
Yüzbinlerce trol ve örgütlenmiş kötülük iş birliği yapıp
montaj videolarla düşüncelerini açıklayan insanlığı linç ediyor, ülkenin en
erdemli gazetecilerden biri kumpasla tutuklanıyor susuyorsunuz. Toplantı ve
gösteri hakları gasp edildi susuyorsunuz.
Hepimizin ortak değeri ormanlar, su kaynakları, yaşam
alanları, kültürel varlıklar peşkeş çekiliyor susuyorsunuz. Tiyatro
festivallerine katılan oyuncuların politik düşüncelerine göre karar veren
akıllar oyun yasaklıyor susuyorsunuz.
Gerici ahlaksızlık istiyor diye müzisyenlerin sahnelere
çıkması yasaklanıyor-konserler iptal ediliyor susuyorsunuz. Feshane'de 300
sanatçının katılımıyla yapılan sergi, gerici yobaz güruh tarafından tehditler
savrularak hedef gösteriliyor, sergi kapatılıyor susuyorsunuz. Ekranlardan oy
verdiğiniz partilere-siyasal düşüncelerinize hakaretler yağdırılıyor
susuyorsunuz.
Dini inançlarınız siyasetin ana malzemesi yapılıyor, ülkenin
en temel kurucu değeri laiklik ayaklar altında susuyorsunuz. Tarikat ve
cemaatler bakanlıklar paylaşıyor susuyorsunuz.
İşçi-emekçi hakları-örgütlenme özgürlükleri yok edildi
susuyorsunuz. Dünyanın kara para aklayıcıları-uyuşturucu
tacirleri-mafyalar-çeteler ülkemizde at oynatıyor susuyorsunuz.
Milyonlarca ihvancı vatandaş yapıldı, oy kullandılar
susuyorsunuz. Artık dünya ülkemize kapılarını kapıyor vize bile vermiyorlar
susuyorsunuz. Bilim insanları bağırıyor, insanlık tarihinin en büyük yıkımına
neden olacak depremler an meselesi susuyorsunuz. Ne zaman konuşacaksınız?
Susma sustukça sıra sana gelecek bilesin.
SUÇLUSUNUZ
Türk şair, yazar, çevirmen ve edebiyatçı Ataol
Behramoğlu’nun 10 Şubat’ta kaleme aldığı yazı, aradan geçen 5 ay içinde ve
öncesinde olanları anlatan ifadelerle dolu idi. Bugünlerde Behramoğlu’nun dile
getirdiklerini bir kez daha hatırlamakta fayda var;
“Ordusunu milletinden ayırdınız. Tasada ve sevinçte her
zaman birlikte olmuş milleti de sizden
olanlar ve olmayanlar diye birbirinden
ayırdınız.
Suçlusunuz!
Dindarlık sevgi demektir. İnanan inanmayan herkese sevgi,
saygı, şefkat demektir. Siz dindarlığı kindarlık, dindarı kindar yaptınız.
Dine, dindara, inanan insana karşı da suç işlediniz.
Suçlusunuz!
Sorumluluktan kurtulmak için kader, şehitlik gibi kutsal kavramları
kullanıyorsunuz. Bu konuda size bir yetki mi verildi? Şehitlik mertebesi
dağıtmaya özel bir yetkiniz mi var? Kader sizin oyuncağınız mıdır? Kutsal
kavramları ayağa düşürüyor, kirletiyorsunuz.
Suçlusunuz!
Paramızı dünyanın en değersiz parası yaptınız. Ülke dışına
seyahat ortalama insanımız için hayal olmuşken
başka ülkelerin az gelirli yurttaşları bile ülkemize sömürgeye gelir gibi gelmekte, ülkesinin
parasıyla burada varlıklı bir insanmış
gibi yaşayabilmektedir. Uzak yakın tarihinde hiçbir zaman sömürge olmamış ülkemizin insanını sömürge
ülke insanı yaptınız.
Suçlusunuz!
Hukuku elinizde oyuncak yaptınız. Dilediğiniz kararı
aldırtıyor, uluslararası hukuk kuruluşlarının
kararlarına rağmen insanları cezaevlerinde çürütmeye devam ediyorsunuz. İnsanımızın
hukuka, adalete inancını kaybetmesine yol açtınız.
Suçlusunuz!
Tehditle, sopayla insanların gözünü korkuttunuz. İhbarcılık,
jurnalcilik, yalan, iftira, çıkarcılık, fesat, birbirinin kuyusunu kazma,
gelecek korkusu, yarın başıma her şey gelebilir kaygısı, ülkemizde hiçbir zaman
bu kadar yaygın olmamıştı.
Suçlusunuz!
Çağdaş devlet uzlaştırıcı, birleştiricidir. Siz ayırıcı,
düşmanlaştırıcısınız. Çağdaş devlet güler yüzlüdür. Burada bu yüzün güldüğünü
gören olmadı. Çağdaş devlet toplumsal çelişkileri yumuşatmaya çalışır. Siz
çelişkileri derinleştiriyorsunuz.
Suçlusunuz!
Suçlarınız saymakla bitmez. Ülkemizin büyük tarihine, çağdaş zamanların en büyük
devrimlerinden Cumhuriyet devrimine, bu
devrimim kazanımlarına, bu ülkenin çağdaşlığa susamış kadınlarına, çocuklarına,
bebeklerine; cehaletin, bilime saygısızlığın, kâr ve çıkar dışında değer
tanımazlığın yol açtığı enkazların altında can veren insanlarına, bütün
insanlığa karşı SUÇLUSUNUZ!
BOŞ GÜRÜLTÜ
Adım adım yerel seçimlere yaklaşılıyor. Her zaman olduğu
gibi mevcut belediye başkanlarını itibarsızlaştırmak, onlara çamur atma dönemi
başladı. Kendi gözündeki çapağı görmeyip ona buna laf atanlar meydana çıktı.
Çıkar bir akıllı eleştiride yapmayalım mı derse ona da şaşırmam. Çünkü bu tipler
kendilerini çok akıllı sanıp nedense hep seçim dönemi eleştiri haklarını
kullanırlar. Ya da kapı arkası kulislerle klavye kabadayılarını kullanırlar.
Neden bu anlayıştan vazgeçilmez derseniz, yetersiz, çaresiz,
donanımsız ve üretimsiz olanlar ile koltuk peşinde koşanlar hiç bitmedi de
ondan. Belediye başkanlığına oynayanların kapı arkası tezgahlarını ya da
oyunlarını 40 yılı aşkın gazeteci olarak çok gördüm ve şahit oldum.
Gönlünde adaylık yatanların, ya da koltuk sevdası olanların
sağdan soldan estarabim yapıp mevcut başkanlara çakması artık bir anlam
taşımıyor. Çıkarsın delikanlı gibi ben şunları şunları yapacağım, makamda
oturandan daha iyi yöneteceğim dersin. Diyemiyorsan boş gürültü yapıp ortalığı
bulandırmanın alemi yok.
GÜNÜN SÖZÜ: Bakışları temiz insanlara dikkat edin! Onlar
gözleriyle değil; Hep yürekleriyle bakarlar size...!!!