SON DAKİKA
SON DAKİKA


Ben demedim Cumhurbaşkanı dedi
31.07.2023

Takvim yaprakları 27 şubat 2015’i gösteriyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan valiler buluşmasında yaptığı konuşmada, Merkez Bankası’nı eleştirerek "Bizi vatanı satmakla itham edenlerin bu ülkeye ve millete verdikleri zararı anlatmaya kalksam sokağa çıkacak yüzleri kalmaz. Vatanı satmak yüksek faizle, enflasyonla, kötü yönetimle ülkenin kaynaklarını heba etmekle olur" dedi.

Durun bitmedi, Erdoğan enflasyonu ve faizi düşürerek lobilere aktarılan kaynağı yatırıma dönüştürmenin ise vatana hizmet olduğunu da sözlerine ekledi. Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması ile ilgili eleştirilere de, ''Yeri daha önce çeşitli sebeplerle iki defa değişmiş bir türbeyi üçüncü defa taşımış olmayı, vatanı satmak olarak nitelendirenler, açık söylüyorum vatan kavramını bilmeyenlerdir. Vatanı satmak nasıl olur biliyor musunuz? Vatanı satmak ortadaki açık gerçeğe, somut bilgilere rağmen kahraman askerlerimizi orada tehlikeye atmakla olur. Vatanı satmak, kendi dirayetsizliğiniz, kendi iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur” ifadelerini kullandı. Bunları ben söylemedim, cumhurbaşkanımız söyledi.

Şimdi ülkemizin bu konuşmadan 8 yıl sonra bugün ki halini gözler önüne getirin, Cimer tarafından 280’e yakın ülkemizin varlıklarının satıldığını hatırlayıp, altın, dolar, Euro’nun bugün ki kuruna bakıp, ÖTV, KDV, akaryakıt, gıda ürünlerine gele zamları düşünün ve cumhurbaşkanının konuşmasını değerlendirin.


ESEN KALIN TÜRK KALIN

 

Hep birlikte Türklük üzerinde yapılan tartışmalara, Türklüğe karşı yapılan saldırılara şahit oluyoruz. Bunlar yaşanırken tarihimizi yazanlar bize ihanet mi etti diyerek, şu soruları sorup ahkam kesenlerden cevap bekleyelim.

1- Anadolu’dan giden Türkmenlerin kurduğu Safevi Devleti neden tarihimizin dışında bırakılmıştır?

2- Talkan ve Curcan katliamları neden ders kitaplarında anlatılmaz?

3- Osmanlılar Kayı boyundan değilse kökenleri neydi?

4- Doğu Türkistan’daki piramitlerin bilimsel olarak incelenmesi neden yasaktır?

5- Cengiz Han Türk değil diyenlerin torunu Batu Han’ın kurduğu Altın Orda Devleti’ni Türk saymaları iki yüzlülük değil midir?

6- Sümerlerin Türk oldukları Avrupa’da bile kabul edilmeye başlanmışken Türkiye’de neden anlatılmaz?

7- İskitlerin Türk olduğu biliniyorken Türk tarihi neden Hunlar ile başlatılır?

8- Büyük devletler kurduğumuz Orta Asya’da neden yeterince arkeolojik kazı yapılmaz?

9- Selçuk Bey’in oğullarının hepsi neden Yahudi adları taşır?

10- Malazgirt Savaşı’nda önce Anadolu’da yaşayan Türkler hakkında neden bilgi verilmez?

11- Kardeşlerinin adı Tuğtekin, Börü, Turanşah olan büyük Türk Selahattin Eyyubi neden Kürt ya da Arap olarak gösterilmeye çalışılır?

12- Atatürk zamanındaki tarih ders kitapları, ölümünden sonra neden okutulmadı?

13- Osmanlı’daki dönme - devşirme paşaların Anadolu’da yaptıkları Türk katliamları neden anlatılmaz? Kuyucu Murat Paşa kimdir?

Esen Kalın, Türk Kalın...


ATATÜRK'Ü TANIMAK İSTEMEYEN KESİME SUNULUR

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ağız ishali olmuş gibi saldıran sözde din adamlarının 15 Mart 1922 tarihinde Bulgar general Kliment Boyadzhiev’in Atatürk’e yazdığı bu mektubu iyi okumalı.

“Ekselans, 1914 yılında, Yunanlılara karşı Türkiye ile Bulgaristan arasında bir askeri anlaşma yapmak üzere Sofya'ya geldiğiniz zaman siyasi ve askeri bakımdan pek önemli olan o anda aramızda doğan dostluğu ümit ederim ki hatırlarsınız. O vakit bendeniz, Harbiye Nazırı idim. Size verilen vazifeleri başarı ile bitirerek İstanbul’daki görevinize hareket ederken, vatanınızın gelecekteki kaderinde parlak bir yer tutmanız ümidimi size açıklamıştım.

Bütün Dünya’nın gözlerinin Ekselanslarına yöneldiği ve bütün İslam Dünyası'nın pek büyük ve hayret verici olan kahramanca mücadelenizi kutladığı ve takdir ettiği bu sırada dileklerimin gerçekleştiğini görmekle çok bahtiyarım. Başarılarınızdan dolayı Ekselanslarınızı candan kutlarım ve kutsal davanızda kesin sonucu almanız düşmanlarınızı yok etmeniz yolunda Ulu Tanrının her an yardımcı olmasını bir defa daha dilemekteyim. Bu zafer dakikası muhakkak gelecektir ve beklediğimizden daha çabuk erişecektir.

Siyasi inançlarımdan dolayı hükümetim tarafından hakkımda yüce divan önünde yargılanıyorum ve bu nedenle Avusturya'da Baden şehrine sığınmak zorunda kaldım. Elde edeceğiniz başarılar sayesinde zulüm görmüş bütün milletlerin alınmış haklarının geri verileceği zamanın geleceğini ümit ediyorum. Galibiyet tacıyla taçlanacak olan Kahraman Ordunuz böylece yalnız vatanınıza değil, ortak düşmanlarınızın her gün artan zulümleri altında inlemekte olan bütün Doğu'ya barış, kurtuluş nimetlerini geri verecektir.

Samimi selamlarımı ve derin saygılarımı kabul buyurunuz, Sayın Ekselansları.”


BÜYÜK TEHLİKE !!!

 

Tarım.. Tarım.. Tarım diyoruz ya, işte size tarımın ne kadar önemli olduğunu anlatan bir yazı. Bu yazıda tohumu ithal eden ülkemizin ileride karşılaşacağı tehlikede işaret edilmiş. İyi okuyup dikkate almak gerek.

Nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzun farkında mısınız?

Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'nda 115 bin kişi çalışıyor. 30 tane ziraat fakültemiz,  50 tane tarım araştırma enstitümüz, 10 bin işsiz ziraat mühendisimiz var. Buna rağmen Türkiye tohumda tamamen dışa bağımlı. Tek kelimeyle tohumun patronu ise İsrail.

İsrailli araştırmacıların, genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates yetiştirdiğini Şalom Gazetesi'nin internet sayfasından biraz araştırıp okuyabilirsiniz. İstediğiniz şekle sahip domatesleri bile bulabilirsiniz; çekirdeksiz, kalp şeklinde, salatalık şeklinde, dilimli...

Yani genlerle oynama meselesi yüzde yüz doğru.

Gelelim başka doğrulara.

Bu tohumların bir ekimlik olduğunu bilmeyen yok. Yani İsrail'den bir defa tohum almakla kurtulamıyorsunuz. Bir gram tohumun fiyatı her dönemde bir gram altına denk oldu. Üstelik İsrail tohumunu toprağa bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma dönemiyorsunuz.

Genetik tohum o toprağ a da zarar veriyor. Artık hep bu genetik tohumu kullanmak zorundasınız. 50-70 yıl sonra ise toprak kanserojen maddelerle dolduğu için artık tamamen kullanılmaz hale geliyor.

Buna en güzel örnek:

Türkiye'nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı için artık patates ekimine izin verilmemesidir.

Yani İsrail tohumu tek başına satmıyor. Tohum alana hastalığı bedava....

Tohumların içine hastalık yerleştiren İsrail bu sayede zirai ilaç satımını da garanti altına almış oluyor. Bütün bu acı tabloya rağmen Türkiye'de yabancıların menfaatine çalışan bir patent sistemi işletiliyor.

Ne korkunç.

Köylü kendi bahçesinde tohum bırakamayacak. Yoksa uluslararası mahkemede yargılanacak! Şu anda dünyada İsrail tohumu kullanma yasası çıkartan ilk ülke işgal altındaki Irak'tır.

İkincisi de biz olacağız.


TURİZM


Trabzon’da Turizm ile ilgili toplantı yapıldı, adına da zirve dendi. Marka kent olunacağı ifade edildi. Ben bu masalları yıllardır dinliyorum. Arpa boyu yol alınmadı. Turizm denilince akla, gezmek, yemek, içmek, konaklamaktan başka ne geliyor sormak gerek. Umarım bu sorunun cevabının turizm zirvesinde boy gösteren ilgili ve yetkililer verir.

Kültür turizm adına ne yaptınız, sağlık turizmi adına ne yaptınız, spor turizmi adına ne yaptınız mesela bunları say say bitmez. Yıllardır Trabzon’da betona yatırım, yık yaptan başka bir şey yapılmadı. Spor ve olimpiyat şehri Trabzon’da kaç etkinlik yaptınız.

Kültür adına birbirinden güzel otellerimizde hangi etkinlikler düzenlendi. Bilim adına hangi dünyanın, ülkemizin dört bir yanında katılımcılarla hangi sempozyumlar, konferanslar düzenlendi. Şimdi çıkar bir akıllı yapılan iki-üç etkinliği hatırlatırsa ona da şaşırmam, çünkü hep böyle teselli bulmuşlardır.


MİLLETVEKİLLERİ

 

Adı üstünde milletin vekili. Son seçimden sonra mazbatayı alıp Ankara’nın yolunu tutanları sonrasında mumla arar oldu Trabzon. Sanırım bu yönde eleştiri olmasa turizm toplantısına da katılan olmayacaktı.

Cumhurbaşkanının ‘gönüllere girin, çalmadık kapı bırakmayın, küskünlükleri kaldırın’ gibi bir çok söylemini bile artık dikkate almayan milletvekilleri ve parti yöneticileri hala eski alışkanlıklarını, ketum olmayı, el uzatmayı, iyi günde, kötü günde vatandaşla bir olmayı unutmuşlar. Sanırım hepsi 1 Ekim’e kadar tatile girdiler.  Bu arada eski milletvekillerinin hakkını teslim etmek gerek meclis çalışmalarının dışındaki tüm zamanlarını bu kentte partilileri ve vatandaşlarla bir olmuşlardır.


GÜNÜN SÖZÜ: Ormanlarımızı yakan, yıkan, kesen, yok eden eller kırılsın, bunlara göz yuman anlayış kahrolsun

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap