SON DAKİKA
SON DAKİKA


Basket Sahasında Futbol Kuralları Uygulanmaz Dedik Anlatamadık
12.06.2023



Ülkemizde artan enflasyon karşısında faizin düşürülmesi sonucu döviz yükseliyorken basketbol sahasında futbol kuralları uygulayamazsınız diye aylar önce hatırlatmalarda bulunduk. Öfkelenen mi ararsın, laf satan mı ararsın üstüne vazife alıp muhalefet mi yapanımı ararsın kısaca doğruları görmek yerine yanlışa inanıp gidildi. Sonuç ta da bugün bizim dediğimize gelindi. 

Faiz düşürüp enflasyonu engelleyemezsiniz, dövizin yükselmesinin önüne geçemezsiniz diye seslendik duyan olmadı. İktidar yalakalığı yapanlara ve ekonomistim geçinen siyasetçilere anlatamadık. Sonuç olarak bugünlere geldik.

Ne olacak derseniz gelin kıvırmadan gerçeği haykıranların, “Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu; hem iktisatçıların hem de halkın ekonomiyi döviz faiz ilişkisine indirgeme basitliğidir. Her taraftan iktisatçı cehaleti yükseliyor.

Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek zimmen (üstü kapalı, açık olmadan ve dolayısıyla anlatılan2001 yılında Kemal Derviş’in pozisyonunu üstlenmiştir. Ve de özde aynı felsefeyi taşıyan politikalarının benzer bir versiyonu uygulamaya sokacağından emin olun.

Yani milli ekonomi politikası rafa kaldırıldı. Toplumun yüklendiği enflasyon maliyeti yanına kar kaldı. Bir anlamda; ‘Enflasyon neden-faiz sonuçtur’ diyenler kazandı.

Düşük faiz-ucuz para sebep, zenginleşme sonuç, ve banka karları 2022’de yüzde 400 artmış. Merkez Bankası’nın düşük faiz politikası sadece bankaları zengin etmiş. Kapitalist sistemi uyguluyorsanız kurallara uyacaksınız. Basketbol oyununda futbol kurallarını geçerli kılmaya çalışmak abesle iştigal olur dedik dinletemedik. Yani her oyunu kuralına göre oynamak gerekiyor, kurallar hoşunuza gitmiyorsa oyunu değiştirmeniz gerekiyor.

Muhalif iktisatçılar ‘2007’de ucuz dolarla 2023’te ucuz TL ile seçim kazanılmıştır” iddiasını dile getiriyor. Siyaset bilmeyle ekonomi bilmeyi karıştırıyoruz galiba.

Bankalara yönelik ucuz TL politikası; enflasyonu tırmandırıp sabit ve düşük gelirli kesimin satın alma gücünü azaltmış, yani fakirleştirmiştir. Sonuçta gelir dağılımı ciddi ölçüde bozulmuş; iki anahtara (ev ve araba) sahip olma olasılığı 90’lı yıllar seviyesine geri dönmüştür.

Ve bugün, beka tehlikesine karşın kendi fakirleşmesini göz ardı ederek hükümete destek veren Anadolu insanının ekonomik refahının iyileştirilmesi için gerekli gerçekçi ve kalıcı adımların atılma zamanı.”

Basket sahasında futbol kuralı uygulayanların ve halkı dara düşüren anlayışın karşılığı yüzde 52 oldu. Şimdi halkın kanını emen bu anlayışın getirdiği yıkımın bedelini kim ödeyecek, milletin zararını kim verecek, hiç kimse, altta kalanın canı çıksın denilecek iktidar yoluna devam edecek.

Bu saatten sonra kimse bana pahalılık var, kiramız tavan yaptı, geçinemiyoruz masalı anlatmasın. Darda kalanın başvuracağı adres bu anlayışa hayat verip milleti ekonomik çıkmaza sürükleyenler olacaktır.

Bu arada Erdoğan ‘dolandırıcı’, Bahçeli ‘kiralık şahıs’, eski Bakan Nebati de ‘İngiliz vatandaşı maliyeci’ dedikleri Şimşek ile yol arkadaşlığını tercih ettiler. Şimdi sormak gerek, Şimşek’mi görevdeyken yanlış yaptı? o ayrıldıktan sonra ekonomiyi dibe vurduranlar mı? Gerçi bu tercihi yapanlar için farketmez, durmak yok yola devam.,.. 


***


MELEK’TE BİZİM MERVE’DE BİZİM

Yapmayın beyler yapmayın. Hergün bir kadının öldürüldüğü ülkemizde artık kadınların yakasından düşün. Fikri hür bir milletin bireyi olarak düşüncelerini aktaran sanatçı Merve Dizdar ve Melek Mosso’ya karşı başlatılan linç kampanyasına artık bir son verin.

Korkmayın beyler korkmayın, konuşandan, şarkı, türkü söyleyenden korkmayın. Onlardan zarar gelmez. Asıl korkmanız gerekenler, yeraltı faaliyetleri ile ülkemizin dinamiklerini dinamitlemek için sinsice plan yapan kalleşlerdir.

Hiç kimsenin ekmeği ile oynanmaz, bu sanatçı da olsa. Melek Mosso ödül töreninde, “Ben bu ödülü yüzyıllardır bu toplumda, dünyada ötekileştirilen kıyafetleri ile, kahkahasıyla kadın olmanın gerektirdiği her şeyle yargılanan, ittirilen, katledilen bütün kadınların ruhlarına armağan olarak alıyorum” diye konuşmuş. Senmi böyle konuşursun diye saldırılmaya başlanmış. Annesi Hatice Mosso kızı ile gurur duyuyor gelin hep birlikte gurur duyalım. Çünki o bir kadın ve bir sanatçı.

Mosso kadınların içinde bulunduğu zorluğa ve karşılaştıkları zorbalığa dikkat çekmiş, karısı, kızı, kız kardeşi, teyzesi, halası, ablası ve annesi olan hepimizin kadınlara kalkan ellerin kırılmasına destek olmak boynunun borcudur.

Bu arada Cannes film festivalinde en iyi kadın ödülü alan Merve Dizdarı konuşmasından dolayı eleştirilenlere bir yılda ülkemizde 4 bini aşkın kadın öldürüldüğünü hatırlatıyorum. Dizdar’ı ödülü ve yaptığı konuşma nedeniyle bir kez daha kutluyorum.

Son sözüm düşün artık kadınların yakasından lütfen. Yürekli kadınlara selam olsun.

***

CEHALET KADER DEĞİLDİR

İnsanoğlu başına gelen iyi yada kötü her şeye kader yakıştırması yapar. Ama cehaletin kader olmadığını bilmez. Ancak kendini hiç sorgulamaz. Ben ne yaptım da bunları yaşadım diye düşünmez. İşte bu düşüncenin oluşmasının en önemli kaynağı kitaptır. Bu anlamda paylaşılan aşağıdaki örneklemeleri iyi analiz etmek gerek.

"İslam'da İsraf Haramdır" derler ama, Almanya 70.000 sağlık evi, 8.000 kilise, Fransa 60.0 00 sağlık evi, 9.000 kilise, Türkiye 7.000 sağlık evi 85.000 cami bulunmakta.

Dünyadaki Müslüman sayısının yüzde 6’sı Türkiye'de iken, cami sayısının yüzde 65’i bu ülkede.

Diyanet bütçesi 12 milyar TL, Sağlık Bakanlığı bütçesi 2.7 milyar TL, Doktor sayısı 107.000, İmam sayısı 275.000, Hastahane sayısı 1.250, Cami sayısı 85.000 , Doktor açığı 105.000, İmam fazlası 115.000, Her yıl mezun olan doktor sayısı 9 bin. Her yıl mezun olan imam sayısı 60 bin.

Değerlendirmeyi sağduyunuza bırakıyoruz.

Kültür düzeyimizin fotoğrafını çekersek, hem bulunduğumuz noktanın ne olduğu, hem de IQ (zeka) durumumuz ortaya çıkar.

***

OKU ARKADAŞ OKU

Ne düşünürsen düşün, hangi siyasi düşüncenin peşine gidersen git ama birazcık kitap oku. Sadece kendimize hitap edeni değil, karşı görüşte yazılanları da okumak gerek. Belki orada satır araların sıkışmış ufkumuzu açacak farklı bakış açısı getirecek bilgilere sahip oluruz.

Küçük bir hatırlatma ile okumanın önemini örneklerde görmek mümkün.

Peygamber Efendimiz (asm) yine Hira mağarasında bulunuyordu. Rabbine ibadet ederken, Cebrail Aleyhisselâm geldi. Cenab-ı Hakk'ın ilk emrini (ilk âyet) getirmişti: “Oku! Her şeyi yaratan Allah'ın adıyla.” Böylece Kâinatın Efendisinin (asm) “peygamberlik” vazifesi başlıyordu.

“1 Yılda ortalama: Bir Japon 25, bir Şilili 18, bir İsviçreli 11 kitap okuyor. Bizde ise: Bir kişi 10 yılda 1 kitap okuyor. Türkiye’de ihtiyaç listesinde kitap 235 inci sıradadır. 8 milyonluk Azerbaycan’da bir kitap 100 bin basarken, bizde bu sayı 3 bindir. Bir Norveçli: Kitap için yılda 147 dolar, biz 33 sent harcıyoruz.

Türkiye’de; Kütüphane sayısı 1.412, kahvehane sayısı 570.000. 49.600 kişiye bir kütüphane; 122 kişiye bir kahvehane düşmektedir. Türkiye’de bir günde televizyona 5 saat ayıran insanımız kitaba yılda 6 saat ayırmaktadır. Hiç kimse hiçbir şeyden yakınmasın. Kültürü reddeden insanlar, kültürü reddedenleri seçerler ve ardından yıllarca yakınırlar.

Yalnız bu işlerin iki tehlikesi de vardır:

Birincisi: kitap okuma alışkanlığı edindiğimiz de şimdiye dek ne kadar boş olduğunuzu anlar, üzülürsünüz, ikincisi: de hemen her sahada sizi kullananların ne çapta kişiler olduğunu anlar komplekse girersiniz.

Türkçe kitap basan ilk kişi olan İbrahim Müteferrika 1731 yılında yazdığı kitapta Osmanlı’nın neden geri kaldığını şu maddelerle anlatıyor; Rüşvet, memuriyette adam kayırma, bilim adamlarına tahammülsüzlük, orduda disiplinsizlik, israf, dış dünyadan habersizlik.

İşte bu nedenle cehalet kader değildir.

Okuyun

Ya da, siz gene de keyfinizi bozmayın.

“20 - 30 liraya kitap almayın, 100 liraya fal baktırın."

***

GÜNÜN SÖZÜ: Yok öyle umutları yitirip, karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak. (Nazım Hikmet)

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap