SON DAKİKA
SON DAKİKA


Bağımsızlık Yargının Onurudur
4.02.2024

Kim ne derse desin, yaşanılan her olumsuzluğun karşılığı adalette vardır. Adalet bugün çok tartışılan yargının bayrağıdır demişti Eski Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden.

Adalet ve yargıda yaşanan olumsuzlukların yada bu kadar tartışılmasının insanın güvendiği dağlara kar mı yağıyor acaba dedirtiyor. Çünkü insanın sırtını güvenle dayadığı yer adalettir. Bu doğrultuda Özden’in 2022 yılında dile getirdiklerine göz atalım;

“Ulusal, toplumsal, kişisel yaşamın belirgin güvencesi yargıdır. Yargının bağımsızlığı, ulusal bağımsızlığı anlamlı kılan başlıca değerdir. Uygarlık atılımların başında sınırsız yetkilerle kişiler gücün sahibi yöneticiler yerine halkın temsilcilerinin gelmesidir.

Yaptırımlı kurallar topluluğu olan hukuk, yaşam güvencesinin bilimsel tek kuruludur. Yargı, yaşam terazisidir. Hakların ve özgürlüklerin koruyucusudur ve büyük Atatürk’ün 1920 yılındaki söylediği, “Adalet gücü bağımsız olmayan bir ulusun devlet biçiminde varlığı kabul olunamaz'' sözü, yaşamsal önemini ve değerini uygulamaktadır. Unutulmamalı Yargının bağımsızlığı bu konuda organların görevlerinin tutum ve davranışlarının uygunluğunu sağlamak demektir. Bu konuda en büyük sorumluluk Yargı görevlilerine düşmektedir. Yargıda yanlışlık ve karışıklık en büyük büyük kötülüktür. Adaletin gerçekleşmesi, ülkenin aydınlığı, toplumun esenliği en önemli etkendir. Bağımsızlığı anlamlı ve yararlı kılan niteliktir.

Bağımsızlık yargının onurudur. Yokluğu da yargının yıkımıdır ve yokluğudur.”

Şimdi sormak gerek yargının bağımsızlığını ve onurunu kaybetmesinin ardından yaşanacak yıkımın altında ilk önce kim kalır ve yok olur. Elbette yargı mensupları.

ÇİLE VE ADALETSİZLİK

Bitmedi Özden’in söyledikleri. Çekmeyen bilmez, toplum yaşamında özellikle adaletsizlik en büyük sorun olarak iç karartan bir ağırlık taşıdığına dikkat çekerek yine Özden’in dile getirdiklerine kulak verelim;

“Adaletsizlik en koyu, en ağır ve giderilmesi en güç karanlıktır. Haksız yargılamalar, haksız kararlar ve uygulamalar yaşamı çekilmez kılan bozukluklara yaşamı haksızlıklarla suçlamalar, ağır yaptırımlarla karşı karşıya gelmeleri yargıdaki gölgeleridir. Yukarıda değindiğimiz gibi yargı güvenliği adalet güneşinin yaşam değeri ve onurudur. Olmadık nedenlerle açılan soruşturmalar, yürütülen davalar, siyasal ve kişisel nedenlere bağlı işlemler, soruşturmalar,

tartışmalı kararlar insan yaşamının çekilmesi güç ağırlıklarıdır.”

Bu sözleri günümüzde yaşananlar doğrultusunda değerlendirdiğimizde yargı üzerinde yapılan tartışmaların yargı üzerindeki gölge olmasına ve olumsuzluğa yol alınmasına neden olduğunu görmezden gelmek sorumsuzluğun daniskası olmaz mı?

Hepimizin en çok isyan ettiği gerek kendimize, gerekse toplumun her kesimine karşı yapılan haksızlıkların karşılığını bulmaması olmuştur. İşte bu nedene Özden’in parmak bastığı şu şu sözleri de iyi okuyalım;

“Haksızlık en büyük, en ağır çektirimdir. İnsanlık gereği bir varlık öğesi sayılmadıkça yaşanan olumsuzlukların sonu gelmez. Hukuk Devletini sözde bırakan kişiler ve partizan kalkışmalarla kimi işlemler Cumhuriyet'in niteliklerine gölge düşürmektedir. Yaratılan kurum, kural ve diğerler kalmadı. Cumhuriyet İlkesi, saldırılmayan bir değer ve karalanmayan, padişahlığa özenenler, padişahlık öneren ve isteyenler ortaya çıkıyor.

Atatürk daha 1919 yılında bu önerilere karşı çıktı, zaferden sonra gezideyken dört milletvekili imzasıyla yazılı önergeleriyle istedikleri padişahlık ve halifelik teklifini elinin tersiyle itti ve düşünün bugün nereden nereye gelindi.”

GEL TAŞRAYA GEL

İşçinin emekçinin ve emeklinin aldığı maaşların yetersiz olduğunu cümle alem kabul ederken hatırlarsınız Hukukçu Pınar Hacıbektaşoğlu, çıktı televizyon ekranına, “Taşradaysan her şeyi yarı fiyatına alıyorsun zaten. Yaşadığın ev senindir muhtemelen ya da çok düşük bir kira ödüyorsundur” sözleri ile ahkam kesti.

Ülkemizde kutuplaştırmaya yeni bir boyut kazandırdı Hacıbektaşoğlu. Taşra dediği yer acaba neresi sormak gerek kendine. Ülkemizde taşramı kaldı Allah aşkına. Sorarım kendisine sen şehirli oldun da ne oldu.

Kendisine buradan çağrı yapıyorum, gel Trabzon’a yada Karadeniz’e. Gel bakalım fiyatlar ne alemde, ev kiraları hangi yükseklikte burada yaşa da gör. Uzaktan ahkam kesip taşra etiketini vurup iktidara şirinleri oynamak ve hariçten gazel okumak kolay. 10 bin lira yeterli gibi bir hava estirmek hiç ama hiç şık olmadı. Sizlere taşra dediğiniz bölgeden emeklilerin selamını gönderiyorum.

MUMCUOĞLU’NUN SÖZLERİ

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere bıraktığı mirasa sahip çıkmak 7’den 70’e herkesin görevi. Bakmayın siz ağız ishali olmuşların zırvalamalarına. Bunlara en güzel cevap Bağımsız Türkiye Partisi Kadın Kolları Başkanı Seçil Mumcuoğlu’ndan geldi. Mumcuoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Atatürk’e yaklaşımından rahatsız olduğunu belirterek, “Atatürk'ün kurduğu bir Diyanet, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet ama baktığımız zaman kurucusuna ve ülkesine sahip çıkan bir yaklaşım göstermeyen bir kurum olarak görüyoruz. En azından 10 Kasımda bir hutbede yer alamaz mıydı Atatürk? Ama yoktu” dedi. Bununla da kalmayan Mumcuoğlu, Çanakkale hakkında okutulan hutbelerde bu ülkenin kurucusunun atlanarak anılamayacağını belirterek, Atatürk’ün Çanakkale zaferinin temel direği olduğunu vurguladı.

AZERBAYCAN TÜRKÜ

Azerbaycanlı hanım kardeşimiz diyor ki; Stalin devrinde bize Azeri ismini koyan Ruslar bile artık kendini düzeltti bize Azerbaycanlı Türk diyor ama Türkiye'deki gardaşlarımız hala bize Azeri diyorlar.! Çok mu zor bize Azerbaycanlı yada Türk demek?? Azeri ismi hiç hoş değil, siz manasını bilmeden söylüyorsunuz ama biz bu adlandırma dan nefret ediyoruz.

O halde bize düşen de paylaşıp bu konuda farkındalığı arttırmaktır.

GÜNÜN SÖZÜ:

Kabiliyetsiz olmak bir kusur değildir. Karaktersiz olmak çok büyük bir kusurdu. (Mevlana)

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap