Siyaseti devlet ve millet için yapmak her babayiğidin harcı değildir. Bulaşmayacaksın, hileye, hurdaya, yamuk yumuk işlere tezgah tutmayacaksın, doğruluktan ayrılmayıp harama el uzatmayacaksın. Dünyada ve ülkemizde yaşanan onca olumsuzluklara merhum gazeteci Uğur Mumcu 15 Haziran 1980 yılında görmüş, “Adam namussuzdur, elindeki her olağan gücü kullanarak devleti soyar ve kendisini, yakınlarını zengin eder. Sonra da gözümüzün içine baka baka konuşur ve manevi değerlere bağlıyız der.

Adam ahlaksızdır, her gün ayak üstünde bin yalan söyler ve dün övdüklerine bugün hiç çekinmeden söver. Ana, avrat sövdüklerine salya sümük övgüler düzer ve aynen manevi değerlere saygılıyız diyebilir” diye yazmış.

Bu sözler ışığında hep birlikte gelişmeleri değerlendirelim ve 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün başbakanken Ankara Hukuk Fakültesi’nde yeni mezunlara yaptığı konuşmaya kulak verelim, “Efendiler, elinde yanlış bir şahadetname ile cemiyete çıkan bir adamın memlekete zararı sizin tasavvur edemeyeceğinizden çok fazladır. Bir cemiyette en Kötü ve muzur adam ehliyetsiz olduğu halde selahiyet sahibi olanlardır. Bu adam, bütün hayatında ilmin, liyakatın ve çalışkanlığın düşmanı olacaktır'' der. Bu ifadelerin paylaşan Halit Kurulay, insan neden papulist liderleri seçer diyerek, “Çünkü bu bilinen en eski bir numaradır ''Böl ve yönet''

Bir diktatörü güçlendirmek ise toplumu bölmek ve vatandaşlar arasındaki güveni sarsmaktır. Çünkü demokrasinin iyi çalışması için vatandaşların birbirine güvenmesi gerekir. Demokraside diğer partilerde ayni fikirde olmasa bile, hatta aptal olduğunu düşünsek te kötü olamazlar ve onların düşmanı bile olsam bana zarar veremeyeceklerine inanırım'' demiş. Şimdi ülke ve millet olarak yaşadıklarımızı gözden geçirin ve Mumcu’nun bu satırlarını değerlendirin. Umarım bu kadar yakın olan gerçeği hep birlikte fark ederiz.

TÜRK FUTBOLU VE FEDERASYON

Bugünlerde Türkiye Futbol Federasyonu her platformda tartışılıyor. Teknik direktöründen tutun, yapılanmasına kadar her alanda eleştirilen federasyonun bu duruma gelmesinin nedenini tartışanlara ve çok konuşanlara 2004 kongresini hatırlatmak isterim.

Türk futboluna yasada yaptığı değişikliklerle damgasını vuran Trabzonspor Onursal Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’a o kongrede destek yerine köstek olan zihniyet, federasyonu ve Türk futbolunu bu hale getirmiştir. O gün kongreyi kazanıp sevinç narası atanlar, futbolda devrim treni kaçırdıklarının farkında olamadılar.

Yılmaz o tarihte, Türk futbolunu gelecekte hangi tehlikelerin beklediğini bilerek, “Demokrasi bu. Her şey Futbol için. Birilerinin üstünden şaibeyi kaldırmak için bu işe giriştik, Ama delege bunu istemedi. Yarışa sonradan katılmıştık. Çeşitli şaibeler vardı. Fakat seçimlerden sonra bunları konuşmak doğru değil. Kaybeden mi kazanıyor, kazanan mı kaybediyor?” ifadelerini kullanmıştı. İşte o gün Türk futbolu ve federasyon kaybetmişti.

O tarihte günü kurtarıp seçim kazananlar bugünlerin mimarı olmuştur. Federasyonun düzelmesini istiyorsanız Yılmaz’ın yukarıdaki sözlerini iyi okuyun ve onları ortadan kaldırın, tabi gücünüz yetiyorsa. Kaldırmazsanız çok daha bugün ki gibi havanda su döversiniz. Çünkü hiç birinizde yumruğunu masaya vuracak cesaret yok. Siyasetin aktörlerinin yörüngesine girenler Türk futbolunun kalkınmasını sağlayamadığı için 20 yıla yakın zamandır havanda su dövmeye devam ediyorlar.

O günün kazananları ne yazık ki kaybedenler olmuştur. Kendi emellerini tatmin edenler, kapı arkasında film fırıldak çevirenler bugün Türk futbolunun ve federasyonun mevcut tablosunun yaşanmasını sağlamıştır. Temeli sağlam atılmayan bir yapının bunca yıldır can çekişmesinin nedeni de işte budur.

Türk futbolunun üzerine karabasan gibi çöken anlayış temizlenmedikten sonra çok daha acıdı denilir. Düzelmesi için adres mi istiyorsunuz, kaçan trenin yeniden adalet terazisinin hayat bulacağı adres mi istiyorsunuz işte adres. Devlet adamı, yüreği, ülkesi, milleti, bayrağı ve vatanı için çarpan Trabzonspor Onursal Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’ın kapısını bir çalın, elini öpün, ondan futbol dünyasının nasıl hizaya gelebileceğini öğrenme zahmetine katlanın. Katlanmazsanız, paşa gönlünüz bilir çok daha feryat figan eder, al gülüm ver gülümü oynar günü kurtarır futbolun daha da batağa sürüklenmesine neden olursunuz.

YER GÖK SU DİNLESİN

Kadın voleybol milli takımımız önüne geleni yerli bir ediyor. Atatürk’ün, Türk Milleti’nin göğsünü kabartan kızlarımız smaçları vurdukça gerici, örümcek kafalılar, onların başarıları ile değil giyim kuşamları ile uğraşan karanlık zihniyet kuduruyor. Yürüyün demir smaçlı kızlarımız, sesinizi yer gök ve su dinlesin, sert adımlarla her yer inlesin.

Türk kadını özgürlüğünü bir erkeğin eline bırakmayacak kadar güçlüdür. Bu güçte damarlarında taşıdığı asil kanda mevcuttur. Bütün kızlarımızı, teknik heyeti emeği geçen herkesi kutluyorum.

ADA ZEHRA

Voleybolcularımızın başarıları ile öğünürken Ada Zehra’yı unutmak mümkün mü. İtalya’da düzenlenen Down Sendromlular Avrupa Şampiyonasında Ada Zehra 200 metre kurbağalamada dünya rekoru kırarak altın madalya kazanan kızımızla da gurur duyuyoruz.

KÖTÜ ZAMANA DENK GELDİ ÖMRÜMÜZ

Türk şair ve yazardır. Şiirleri elliden fazla dile çevrilen, eserleri birçok ödül alan ve Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli ismi olan Nazım Hikmet’in dile getirdiklerini hafızalarda tutmak yada ne demiş diye bakmak gerek. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilen Hikmet’in “Alt tarafı bir çiçek koklayıp, bir hayvan sahiplenip, birkaç insan sevip gidecektik bu dünyadan. Nasıl kötü bir zamana denk geldi ömrümüz. Vicdansızların, sapıkların, katillerin, nefretin, cehaletin ortasına düştük” sözlerine katılmamak mümkün mü.

KISSADAN HİSSE

Ne diyordu değirmenci;

"Bu nasıl çark ulan!

Buğday bizim, ezilen biz.

Un olan biz, aç kalan biz.

Kimdir bu doymak bilmeyen soysuz?"

Halis Yıldız