“Ortak atın beli kırık olur” diye bir deyim vardır. Senelerce Amerika Birleşik Devletlerinin tehdidi ile yaşayan bir ülke olduk. Ortaklık bunu mu gerektiriyor, anlaşılması biraz zor gibi geliyorsa da, bu ortak müttefikin asıl istemleri artık açıkça biliniyor. Bu konuda emekli hava albayı Ali Kurtar komutanımızın bize gönderdiği yazısını dikkatlice okudum. Ve köşeme taşımak istedim. Bana verdiği yanıt, ben yazılarımı buzdolabında saklanması için yazmıyorum. “Toplu iğnenin kâğıt üzerinde bıraktığı bir iz kadar Türk milletime bir yararım dokunursa bundan mutluluk duyarım” dedi. Ben de ülkesini böylesine düşünen komutan abimizin ismini köşemde zikretmeyi görev bilerek aynen yazıyorum.

Aba altından soba gösteren ABD’ye

Üsler veren,

İkinci Dünya Savaşı artıkları süt tozunu, margarinleri, Kuzey Afrika’da hurda hâline gelmiş askeri araçları çok fahiş fiyatlarla alan, uçak fabrikalarını kapatan, MKE’deki silah-mühimmat yapımını durdurup gazocağı üretmeyi kabul eden siyasi iktidarların hiç mi kabahati yok?

Günümüzde yaşanan İsveç’in NATO’ya girmesi ile alınacak uçak hikâyeleri ve niceleri…

Şimdi gelinen noktaya bakalım…

ABD, artık stratejik aptal ortağı Türkiye’yi muz cumhuriyeti seviyesinde önemsiz gördüğünü anlatmak için tavşanın suyunun suyuna mektup yazdırarak iki defa aşağılıyor. Yani ‘artık siz muhatap alınacak bir devlet değilsiniz’ demeye getiriyor. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu tehditten kendi payıma üzüldüm ve utanç duydum.

Peki, ülkemizdeki iç siyaset nedir?

Hafızalarımızı yormadan hatırlayalım. Ahmet Özal, 1989 yerel seçimleri öncesinde hükümetle uyum içinde çalışacak adaylara oy verin demiş ve sonuçta vatandaşlar bu söylemlere itibar etmeyerek muhalefeti iktidar yapmıştır.

Şimdi aynı senaryoları yaşıyoruz. AKP Hatay İlçe Belediye Başkan Adayları Tanıtım Toplantısı’nda konuşan Recep Tayyip Erdoğan, “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı” dedi.

Ancak, Anayasamızın 103. maddesinde cumhurbaşkanlığı yemininde belirtildiği şekilde milletin huzuru ve refahı için, üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücü ile çalışacağına namus ve şerefi üzerine yemin etmiş kişinin böyle konuşma yapmasını, necip milletimiz bu durumu geçte olsa artık görmeli ve 31 Mart’ta önüne getirilecek seçim sandığında gereğini yapmalıdır.

Tehditle yaşayan bir ülke ve vatandaş olmak istemiyoruz.

Şayet demokrasiye inanıyorsak!