Ülkemiz, bir yandan 11 ilimizde yaşanan deprem ile Adıyaman ve Şanlıurfa’yı vuran sel felaketlerine müdahalede gecikilmesinin temel nedeni tek adam yönetiminin çöküşünü tartışırken, diğer yandan 14 Mayıs seçimlerine doğru yol alıyor.

Herkesin üzerinde hemfikir olduğu konu, bu seçimin çok önemli olduğudur. Bunu iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisinin ve onun başındaki liderinin hamlelerinden anlamak mümkün. Zira iktidar normal zamanda görmediği ve önemsemediği değişik partilerin kapılarını çalarak onları ittifaka çağırıyor. Dahası yıllardır çıkardığı yasalarla sefalete sürüklediği emekçiler ile emeklilere yönelik kararlardır. Ne oldu da emeklilere, EYT’lilere ve en düşük maaşlılara verilen sözler…

Afaki söylemlerle seçimlere girmeye çalışan iktidar, gerçekten iktisat kurallarını hiçe saymaktadır. İktidarın takındığı yöntem, birçok emeklinin çözemediği kafaları karıştıran yöntemdir. Emeklilere ve özellikle düşük maaşlılara yapılması düşünülen zamlar, pirim ödemelerindeki eşitsizlikleri düşünürsek ciddi adaletsizliğin var olduğunu görebiliyoruz. O zaman verilen bu afaki vaatler ne anlama geliyor?

Eğer, adil bir düzenleme yapılması gerekirse, en düşük emekli aylığının asgari ücrete eşitlenmesi ve bütün emekli aylıklarına aynı oranda seyyanen zam yapılmasıdır.

Evet, 14 Mayıs seçimlerine az bir zaman kaldı. 21 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ve birlikte hareket ettiklerinin ülkeye verecek hiçbir şeyleri yok. Ülke tam bir yönetilmeme kriziyle adeta savruluyor. Milyonlarca emekli yıllardır sendikal haklar mücadelesi veren emeklilere bu haklar kullandırılmıyor. Tüm bunlara rağmen bizim vergilerimizden 3-5 milyon emekliye verdiği 2.000 lirayı kendi lütfu gibi gösteren iktidar, ülkedeki tüm değerleri üretmiş olan emeklileri düşürdüğü muhtaçlıklarını oy aracı olarak kullanmanın hesabını yapıyor.

Şimdi on beş milyon emeklinin iktidara vereceği en iyi yanıt, “Sizi milyonlarca emekliyi seçim rüşveti ile kandırma utancı ile baş başa bırakıyoruz” demek ve onu sandığa göndermektir.