Akla gelmeyecek oyunlar ve
ithamlarla neye varmak istendiğini halkımız görüyor.
“Seçime gidiyoruz, savaşa değil.
Nice iktidarlar değişti, yola hep devam ettik. Azıcık sağduyu…”
Bu açıklama Millet İttifakı
Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ait. Peki, Kemal Kılıçdaroğlu, böyle
bir paylaşım yapmaya neden gerek duyuyor? Türkiye normal bir seçim sürecinde
olduğuna göre, her siyasi aktör, karalama, iftira ve manipülasyonlardan uzak,
rakiplerine saygı çerçevesinde, toplumu gerecek dil kullanmaktan uzak durmak
zorunda değil mi?
Siyasette rakip olmak
demokrasinin gereği değil mi?
Her siyasi parti, ittifak veya
birey, ülkeyi yönetmeye ilişkin program ve vaatlerini demokratik sınırlar
içinde açıklama hakkına sahip değil mi?
Tüm bu sorulara verilecek
yanıtların cevap evet olduğuna göre 14 Mayıs seçimlerine az bir zaman kala
Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı, kirli dillere son verilsin diye neden
söyler? Bu ifadeleri iktidardaki parti yetkililerin söylemesi gerekmez mi?
Türkiye, normal demokratik bir
yarış sürecinden geçmiyor. Öyle bir seçim sürecine giriyoruz ki, artık eski
Türkiye yok, zira eski dünya da yok. Viraj çok keskin. Çok dikkatli olmalıyız!
Başta iktidarın yandaş medya yorumcuları, kalemşor köşe yazıları ağızlarını
açtıklarında eski Türkiye’nin olumsuzluklarını ileri sürerek kendilerinin
farklı olduğunu söylüyorlar. Peki, yirmi bir yıldır ülkeyi yönetenler muhalefet
miydi acaba?
Evet, Türkiye Cumhuriyeti keskin
virajda savrulmaması için, doğru, dürüst ve akılcı davranışlarıyla tüm
halkımızın millet ittifakı etrafında birleşmesi olmalıdır. Zira, kirli dile son
verilmesi ve ülkede tansiyon yükseldiğinde, tarafları sakin olmaya ve sağduyulu
davranmaya çağırarak şiddet yaşanmasın diye tedbir alması gereken iktidar iken,
üzülerek tam tersi bir süreç yaşıyoruz.
Muhalefet tahrik ve
provokasyonlara düşmeden seçimlere sakin gidilmesini sağlamalıdır. Zira bu
seçimi ya demokrasi ya da tek adam yönetimi kazanacak.
Yine en doğrusunu halkımız bilir.
Ancak kirli dillere son verilsin!