İnsanların bir arada yaşayabilmeleri için toplumsal bazı kurallara uymaları gerekmektedir. Bu kuralların bazıları yazılıdır ki bunlara "kanun" denir. Birçokları da yazılı değildir. Bunlara da "töre" denir. Hem kanunlar hem de töreler zaman zaman değişikliğe uğrar. Kanunları da, töreleri de insanlar koyar, insanlar değiştirir. Kanunlara uymak herkes için mecburidir. Töre ve geleneklere uymak ise mecburi olmamakla birlikte zaruri olarak kabul edilir. Kanunlara uymayanlar para veye hapis cezaları ile cezalandırılır. Töre ve geleneklere uymayanlar ise hapis veye para cezası ile cezalandırılmaz. Onlar toplumun manevi baskıları ile bedelini öderler.

Toplumların yaşam kalitesini belirleyen en önemli faktör o toplumdaki hak, hukuk ve adalet sisteminin işleyişidir. Hak, hukuk ve adalet sistemlerinin en önemli aktörleri de hakim ve savcılardır. Toplumda bir arada yaşayan insanlar arasında herhangi anlaşmazlık çıkarsa onu çözüme kavuşturacak olan da devletin adaletini uygulayan hakim ve savcılardır. Yani iki vatandaş hizipleşecek, tartışacak, belki de tartışma kavgaya kadar varacak ve bu sorunu hakimlerle savcılar çözüme kavuşturacak. Bu kutsal bir görevdir. Bu kutsal görevi de ancak ve ancak özel kişiler icra edebilir. Bu sebeple her toplum hakim ve savcılara özel bir saygı duymalıdır. Duyulması gereken bu özel saygı devletin yönetim kademesinde de karşılığını bulmalıdır. Hakim ve savcıların asla maddi sorunları olmamalıdır. Hakim ve savcıların asla istikbal sorunları olmamalıdır. İstekleri dışında asla yer değiştirme, nakil veya atama kaygıları olmamalıdır. Devlet, hakim ve savcılarımızın endişesiz, kaygısız ve problemsiz bir yaşam sürmeleri imkanını sağlamalıdır.

Hakim ve savcılarımız da görevlerini ifa ederken hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde kararlar vermelidir. Onların kararlarını herkes tereddütsüz saygıyla karşılayabilmelidir. Hakim ve savcılarımız herhangi bir siyasi partiye sempati duyabilirler. Ancak bu siyasi görüşlerini asla kararlarına yansıtmamalıdırlar.

Hakim ve savcılarımız hiçbir etki altında kalmadan sadece vicdanları ve yasalara göre kararlar verirlerse ancak saygın olurlar. Hakim ve savcılar milletin de adalet sisteminin de göz bebeğidir. Onlar sadece vicdanları ve yasalara göre karar verecek, biz de onlara gereği gibi saygı duyacağız. Hakim ve savcılarımızın üst yönetim örgütleri de skandal kararlara imza atan meslektaşları varsa onları aralarında yaşatmamalıdırlar.

Devletimizin yöneticileri de adalet sistemi ile fazla uğraşmamalı. Yargıçlarımızın eleştirilmesine, etkilenmesine ve rencide olmasına sebebiyet verecek açıklamalarda bulunmamalıdır. Yöneticilerimiz sadece hakim ve savcılarımızın problemlerinin çözümü ve onların rahat bir çalışma ortamı bulmaları konusu ile uğraşmalıdır.

Toplumsal yaşamda adalet birinci derecede önem taşır. Gerek geçmişte gerekse bugün hakim ve savcılarımıza müdahale edenler, onların bağımsız, tarafsız ve rahatça çalışabilmelerini engelleyenler, böyle bir müdahalenin imasını dahi yaratanlar veya buna teşebbüs edenler sağduyulu toplum bireyleri tarafından dışlanmalıdır.

Devleti yönetenler savcı ve yargıçlarımızın eleştirilmesine, etkilenmesine veya rencide olmasına sebebiyet verebilecek açıklamalarda bulunmamalıdırlar. Yöneticilerimiz sadece hakim ve savcılarımızın problemlerinin çözümü ve onların rahat bir çalışma ortamı bulabilmeleri hususu ile uğraşmalıdır.

Gerek geçmişte gerekse bugün hakim ve savcılarımızın kararlarına müdahale edenler, onların bağımsız, tarafsız ve gönül huzuru içinde rahatça çalışabilmelerini engelleyenler veya böyle bir müdahalenin imasını dahi yaratanlar toplumsal yaşantımıza en büyük kötülüğü yaparak hayatımızı zehir edenlerdir.