İnternet sitelerinde: “Müjde”- “O geliyor”-“Göklerin egemenliÄŸi gerçekleÅŸiyor”- “İsa Mesih”-“İsa Mesih Tanrı mı”… gibi misyonerlik faaliyetleri içerikli bazı reklamlara ÅŸahit oluyoruz. Bazı dostlarım; “Böyle reklamlara neden izin veriyorlar?” diye kendilerine göre haklı bir sitemde bulunuyorlar!
Misyonerlik: “Farklı ülkelerde, farklı dinlere mensup kiÅŸilere ya da dinsizlere kendi dinini anlatma faaliyeti” olarak biliniyor ve bu iÅŸlerle uÄŸraÅŸanlar kiÅŸilere de “misyoner" deniliyor. Hemen ÅŸunu peÅŸinen belirteyim, ülkemizde misyonerlik faaliyetleri yasalarımıza göre suç deÄŸil. Hatta tam aksine! bu faaliyetlere engel olmak veya engel olmaya çalışmak suç(?!) Zira Türk Ceza Kanunu'nun 115. maddesinde, "Bir kimsenin dini, siyasi, sosyal, felsefi düÅŸünce ve kanaatlerini açıklamaya veya deÄŸiÅŸtirmeye zorlamak ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan men etmek; toplu dini ibadet ve ayinleri engellemek 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır" deniliyor. Avrupa BirliÄŸi uyum yasaları gereÄŸi 2005 yılından itibaren ülkemizde “misyonerlik” faaliyetleri serbest bırakılmıştı. Oysaki 2005 yılına kadar Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB)'nde "vatandaÅŸların sorunlarını istismar ederek taban kazanmaya yönelik çalışmalar" olarak kabul edilen ve en büyük ulusal tehdit olarak görülen misyonerlik faaliyetleri hakkında; MİT MüsteÅŸarlığının 2001 yılında hazırladığı ve Milli Güvenlik Kurulu'nda okunan: "Etnik ve sosyal yapıdaki unsurları da kullanmak suretiyle planlı ve bilinçli yürüttükleri bölücü ve yıkıcı faaliyetler…” olduÄŸu ifade edilen ve gerekli tedbirlerin alınması istenen raporunu bilmem ki hatırlayanız var mı?
ABD, 2005 ve 2006'da yayımladığı “İnsan Hakları ve Din ÖzgürlüÄŸü” raporlarında; Türkiye'de misyonerlik karşıtı kamusal bir kampanya yürütüldüÄŸü, yetkililerin, misyonerliÄŸi devlet için tehdit gibi gösterdiÄŸi“ eleÅŸtirilerinde bulundu. Hem ABD hem de AB'nin eleÅŸtirilerinin odağına Diyanet'i aldı, kurumun 2005'te misyonerlik karşıtı hutbe yayımlamasına vurgu yapıldı. AB'nin son İlerleme Raporu'nda da, Diyanet ile yerel dini makamların zaman zaman misyonerlik faaliyetlerine karşı hasmane tutum sergilediklerinin altı çizildi. Hemen düÄŸmeye basıldı ve “Dinler arası diyalog” masallarıyla CIA ajanı Fethullah Gülen öncülüÄŸünde Türkiye’de sözüm ona “hoÅŸ görü” rüzgârları estirilmeye baÅŸlanıldı. Bu amaçla:
İmar Kanunu’ndaki “cami” ifadesi “ibadethane” olarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ, AB mevzuatına uygun Türk Gıda Kodeksi’nde, domuz eti satılabilir kasaplık et olmuÅŸ ve satışı serbest bırakılmış, Kelime-i Tevhidin ikinci kısmı olan "Muhammed ’ün Resulullah" din dersi kitaplarından silinmiÅŸ, 2005’te yapılan TCK deÄŸiÅŸiklik ile zina suç olmaktan çıkarılmış, İçiÅŸleri Bakanlığı’nın 2006 yılındaki 2227 sayılı kararı ile nüfus kâğıtlarından “Dini İslam” ibaresi kaldırılmış (İnanmıyorsan veya neden diyorsan yeni nüfus kâğıdına bak), "Allah katında tek din İslam’dır" ayeti, AB ve ABD’den gelen tepkiler nedeniyle, cuma hutbelerinden kaldırılmış, Milli EÄŸitim Bakanlığı, İmam Hatiplerde Dinler Tarihi dersine Hristiyan rahip ve hahamların davet edilmesini ve gençlere ders vermesini istenmiÅŸti. Hatırladınız deÄŸil mi; Kültür Bakanı ErtuÄŸrul Günay, Trabzon’daki Sümela Manastırı ve Mersin’deki Saint Pauls Kilisesi'nin de yılda bir kez ibadete açılacağını söylemiÅŸti. Bugün, bütün bu geliÅŸmeler sonucunda; Feto'nun ihanetleri anlaşılınca yapılan bu yanlışlar düzeltilmeye çalışılmış ancak henüz yeterli sonuca ulaşılamamıştır.
Yani anlayacağınız Fethullah Gülen Efendi yalnız bu ülkeye ne 15-27 Aralık’ta, ne de 15 Temmuz'da ihanet etmemiÅŸti! Unutulmamalıdır ki günümüzdeki misyonerlik faaliyetleri; uluslararası sendika örgütleri, yardımlaÅŸma ve dayanışma dernekleri, arama ve kurtarma ekipleri, doÄŸal hayatı koruma etkinlikleri, “Erasmus” gibi eÄŸitim ve öÄŸrenci deÄŸiÅŸimleri, dinler arası diyalog giriÅŸimleri perdesi altında yürütülmektedir! Gelinen bu noktada; eskiye takılıp kalmadan, sen haklıydın-ben haklıydım lafları ile zaman kaybetmeden; Feto'nun ihaneti anlaşılıp etkili bir mücadeleye yürütüldüÄŸüne göre, o hainin marifetleri ile atılan yanlış adımların düzeltilmesini beklemek bizimde hakkımızdır elbet! Åžimdi “Böyle bir reklama neden izin veriyorlar?” diyen kardeÅŸim, öncelikle gösterdiÄŸin duyarlılık ve hassasiyet için sana teÅŸekkür ederim ama bütün bu olup bitenler yaÅŸanırken “ah be güzel kardeÅŸim” sen neredeydin? Nerelerdeydin!