SON DAKİKA



Haber > Köşe Yazıları > Öğretmen ve geleceğimiz

Öğretmen ve geleceğimiz

01 Aralık 2017 Cuma - 07:59








Yine bir Öğretmenler Günü'nü geride bıraktık. 20 yılı aşkındır her 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak gündeme gelir. Öğretmenler, okullarında Öğretmenler Günü'nü Başöğretmen Atatürk’e yakışır biçimde kutlarlar. Sorumluluk bilincinde yapılan bu mütevazı kutlamayı gerçekleştirirken derslerini de aksatmamaya özen gösterirler. İl çapında, ilçe, belde çapında bu güzel gün devletçe de kutlanır. İlin milli eğim müdürleri, zaman zaman vali ve kaymakamlar da bu yüce meslekle ilgili duygularını dile getirirler. Hep överler öğretmeni. Öğretmenin sıkıntılarını bildiklerini belirtirler. Sonuç koskoca hiç... Gün biter sorunlar rafa kalkar.

Türkiye’mizde de öğretmen sendikaları vardır. Bu sendikalar yüzlerce, binlerce öğretmeni temsil ederler. Eğitim için proje oluştururlar, öğretim için proje oluştururlar. Düzenledikleri seminerlerde eğitime ışık tutacak konuları tartışırlar. Dolu dolu insanlardır sendikalardaki uzmanlar. Ne yazık ki Öğretmenler Günü'nde yapılan resmi toplantılarda hiçbir sendikacıya söz hakkı verilmez. Bence bu uygulamadan kısa zamanda dönülmeli, öğretmen kuruluşları ile iç içe çalışılmalıdır. O zaman Türk eğitimi çağdaş boyutlarda yoluna devam eder gibi geliyor bana.

24 Kasım günü internetten, televizyondan öğretmenle ilgili mesajları ilgiyle izledim. Bir tarafta yaldızlı sözler, diğer yanda dert yanmalar... Öğretmen dert yanabilir, öğrenci, veli dert yanabilir fakat başbakanımızın veya bakanımızın dert yanmaya hakları olmadığını düşünüyorum. Çünkü baş, çözüm üretmek, bu mesleği ve çalışanlarını iyiye güzele götürmek zorundadır.

Öğretmenlik bir meslektir. Aynı zamanda öğretmenlik bir sanattır da. Mesleğin onurunu, sanat adamı olan öğretmenimin gururunu koruma kollama devletin, özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın temel görevidir. Halbuki öğretmen ekonomik sıkıntı içindedir. Pazarda limon satıyorsa, boş zamanlarında dolmuş şoförlüğü yapıyorsa keyfinden değil, çoluğunu çocuğunu daha iyi geçindirmek içindir. Öğretmenimin ek işte çalışmasını onun tercihi gibi göstermek olayı başka boyuta çekmek olur ki bu yaklaşıma katılmamız mümkün değil.

Öğretmen gün geçtikçe alım gücünü yitiriyor. Bir öğretmen 1931 yılında aldığı maaşla 464 kg et alırken, aynı meslek sahibi 2005 yılında 61 kg et alabiliyor. Bir öğretmen 1950 yılında 26 tane Reşat altını alırken 2005 yılında 5.2 tane altın alabiliyor. 1979 yılında alınan maaşla 730 litre benzin alırken 2005 yılında 375 litre benzin alabiliyor. Bugünkü durum ise içler acısı.


Elbette Türkiye 1930’ların, l960’ların Türkiye’si değildir. Ulusal gelirimiz, çağdaş yapımız övünülecek boyutlara ulaşmıştır. Ulusumuzun, ülkemizin kalkınmasında emeği geçen başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal olmak üzere tüm emeği geçen insanlarımıza şükran borçluyuz. Ülkemiz çağdaşlaşırken, ulusal gelirimiz artarken biz eğitimcilerin gelir düzeyinin düşmesi tüm sorumluları düşündürmelidir.

Öğretmenim sınıfa girerken bakkala, markete borcunu düşünmemelidir. Öğretmenim sınıfında, sokakta giyimiyle, davranışıyla örnek olmalıdır. Öğretmenim, kültürlü olmalıdır. Bu güzellikler ne ile elde edilir? Bunun yanıtını sayın yöneticilere bırakıyorum.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap