Yıllardır konuşuldu, hazırlandı, tepki aldı, yeniden hazırlandı. Peki nerede çay kanunu. Rastgele üretim, rastgele alımlar, isteyen istediği fiyatta alabiliyor. 2 yıl önce kampanya açılışında Mayıs ayında dönemin bakanı Faruk Çelik ‘yaz sonuna kadar kanun çıkacak’ dedi.

Bakan öyle dedi, ama kanun yok.

Yok efendim meclis yoğunmuş.

Taslak hazır, üretici ayağı sorgulanmalı ve bu ülkede kanunsuz işler yapılmamalı diyoruz. ‘O halde kanun nerede?’ diye sormak gerekmez mi?

Tabii önce kanunun alt yapısı hazırlanmalı. 202 bin üretici ve yeni açılan çay alanları ile bu rakam daha da yukarıya çıktı. Son iki yıla baktığımızda üretici Çaykur’dan çok özel sektörü tercih etmeye başladı.

Neden?

Türkiye’ye dışarıdan gelen kaçak çay miktarı düştü ve iç tüketim dengesi sağlandı. Demek ki kaçak çay önlenebiliyormuş. Daha çok çay yasasında kaçak çayın önüne geçmek var. Bazılarının pek hoşuna gitmese de kaçak çay mutlaka önlenmeli. Çay kanununu komple değerlendirecek olursak, içinde işçi çalışımından üretimine, çay alanlarının genişlenmesinden kuru çay kalitesine kadar her şey olmalı. Organik çay üretimi mutlaka yasa ile belirlenmeli ve artık Rize suyunu, lahanasını, fasulye ve diğer sebzelerini organik olarak yemeli.

Kanunsuz işler sadece bununla bitmiyor. Rize gibi nüfusu 328 bin olan bir ilde 50’nin üzerinde haber sitesi bulunmakta. Çaykur bekçisinden tutun, resmi dairede memurdan köydeki muhtara, emlakçıdan manava, galericiden esnafa kadar herkes internet haberciliği yapmakta.

Peki nerede bunun yasası. Adaletsizlik olmuyor mu?

200 TL’ye kurulan bir haber sitesi ile kendini gazeteci zannedenlere maalesef valilik ve diğer kurumlar özen gösteriyor. Hatta Cumhurbaşkanı’nın Rize ziyaretinde bile 60’ın üzerinde kişiye akreditasyon yapılıyor.

Kurum toplantılarına, hiçbir vasfı olmadığı halde sadece internet sitesi olduğu için bu insanlar çağrılıyor ise meslek kuruluşunun yapacağı hiçbir şey yok.

Sormak lazım, bu sitelerin aldığı reklamların vergileri ödeniyor mu?

Bu siteler ajanslardan veya diğer habercilerin emeklerini çaldıklarında Rize Basın İlan Kurumu temsilcileri ne yapıyor?

Kaç para vergi veriyorlar, hangi kurala göre site kurmuşlar, bunları kim denetliyor ve denetimlerde hangi belgeler isteniyor?

Yıllardır kazandıklarını ceplerine koyan ve hayatlarında gazete okumaktan başka hiçbir gazete ile bağı olmayan bu insanlar için neden yasa çıkartılmıyor.

Emek hırsızları için bugüne kadar yasalar ne yaptı?

Bu işin çözümü çok kolay, basın da en az 10 yıl çalışmış olmak, sarı basın kartı sahibi olmak ve mesleğin içinden gelmiş olmak, Bakanlık izni almak, maliye ve diğer kurumlara bağlı olmak ve yeterlilik belgesi almak bu işin tek çözümü.

Aksi taktirde haber kirliliği ve mahkeme kapıları yalan habercilikle boş kalmayacaktır. Bazı ajanslar son zamanlarda haber hırsızlarına karşı başlattığı çalışmalarda bu emek hırsızlarını tespit etmeye başladı ve büyük cezalar uygulamaya başladı. Yani devletin yapamadığını ajanslar yapmaya başladı bile.

Türkiye hukuk devleti ise, hukuksuzlara karşı mutlaka yasa çıkartmalı ve bu kirliliklerden kurtulmalıdır.