Bu yıllarda yaşadıklarımız bize yakın geçmişimizi hatırlattı. 1950’li yıllarda biz Ankara’da öğrenci iken Kıbrıs sorunu başlamıştı. İngiltere adadaki egemenliğini ada halkına bırakırken buradaki Türk ve Rum halkı arasında anlaşmazlıklar çıkmıştı. Sonuçta İngiltere-Yunanistan-Türkiye garantörlüğünde Kıbrıs Federal Cumhuriyeti kurulmuştu. Biz o yılların öğrencileri olarak Kıbrıs için “Ya taksim ya ölüm” sloganlarıyla Ankara caddelerini ve meydanlarını inletiyorduk. Makaryos adlı papaz Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak isterken Kıbrıs Türk toplumu başkanı Dr. Fazıl Küçük, Türkiye’nin müdahalesiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kurdu.

O yıllarda ABD Başkanı Johnson, İsmet İnönü’ye bir mektup yazarak Türkiye’nin satın almak istediği çıkarma gemilerini vermemek için Türkiye'ye karşı silah ambargosu uygulamasını başlattı. O mektupta Johnson dünyanın yeniden yapılanmasından da söz etmişti. Bu söze İsmet İnönü tarihe geçen bir yanıt verdi. “Yeniden kurulacak dünyada Türkiye daha güçlü olarak yerini alır,” demişti. ABD’nin kendi çıkarlarına göre dünyayı yeniden dizayn etme planını daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Şimdi ABD baş aktörü, Arap Baharı tiyatrosunu Ortadoğu’da oynuyor. Türkiye’nin bütünlüğünü ilgilendiren Arap planını yapan okyanus ötesi aktöre verilecek yanıt, değerli devlet adamı İsmet İnönü’nün verdiği gibi, kesin ve kararlı olmalıdır. O zamanlar bize çıkarma gemisi satmadılar. Biz Kıbrıs sorununu uçaklarla ve balıkçı tekneleriyle yapılan çıkarma ile hallettik. İyi ki bize ambargo koydular, şimdi çıkarma gemisi ihraç eder hale geldik. Bir ara patriot füzesi almak istedik ona da ambargo uyguladılar. Birkaç yıl önce insansız ve pilotsuz uçan silahlı ve silahsız uçak istedik, ona da ambargo koydular. “NATO ordusunu da kullanamazsınız” diye tehdit edildiğimiz o yıllarda 4.Ege Ordusunu kurduk. Yani biz gol yemeden gol atmayı bilmiyoruz, bu yüzden kendimize yeter hale gelemiyoruz. Japonya, Çin, Kuzey Kore, Güney Kore, Hindistan, Pakistan bile atom bombası yaparak gol yemeden gol atmaya başladı. Biz ise kavga ettiğimiz ülkelerle yeniden barışmak için kimine yolcu uçağı, kimine leopar tankı kimine atom santrali sipariş veriyoruz. Bu oryantalist düşünmeyi bırakabilsek daha güçlü olacağız. Çünkü her şeyi Tanrı'ya havale etmek yetmiyor. Bismark’ın dediği gibi “kuvvet haktır” dünyasında aklı ve teknolojiyi doğru kullanmakla güçlü olmak mümkündür.